29 Haziran 2009 Pazartesi

Buldumbuldum

Şahane bir site buldum.

Sallama çay içmek isterken poşeti kaşıkla sıkmaya çalışıp etrafa sıçratanlardan mısınız? O halde çay poşeti sıkma makinesi ister misiniz?


Kola veya sodanızı açarken Harley Davidson motor sesi çıksın ister misiniz?

Kaset şeklinde seloteyp almak ister misiniz?


Sudoku desenli tuvalet kağıdına ne dersiniz :)




Bunlar gibi bir sürü enteresan zihni sinir eşyalar için www.buldumbuldum.com a bir uğrayın derim ben şahane şeyler buldum.

27 Haziran 2009 Cumartesi

Koro

Çocukken korodaydım. Hatta lise 2 de de korodaydım. İlkokuldaki koroyu yöneten öğtermenimizin tırnakları uzun ve kırmızı ojeliydi. Ben kısa boylu olduğum için en öndeydim. Kadın her elini aşağı yukarı indirdiğinde ben başımı geride tutmaya çalışırdım zira kadının tırnaklarının Freddy gibi yüzümü yırtacağından korkardım.
Lisede de sesim kısık olurdu hep provalarda. Yine kısa olduğumiçin en öndeydim ve en ortadaydım. Mikrofon tam önüme koyardı ve bana sadece dudaklarımı oynatmak kalırdı.
Bizim iş yerinde engelli çocuklarla bir koro oluşturmak isteyen emekli ilkokul öğretmenibir hocamız var. Ben de R. adlı şarkısöylemeyi çok seven öğrencim için ailesine bir not yazıp koroya katılması için izin istedim.
Gelen cevap şu: "Bizce bir sakıncası yok zaten şarkı söylemek ilgi alanına giriyor. Not: Sesi güzel değildir Allah sabır versin"

Yorumsuz...




2 Gündür mp3 çalarımda Michael Jackson dinler olmuştum ve işyerinde dün yemekte onunla ilgili konuşmuştum. "Bence popun kralı O'dur, ama o kadar operasyon geçirdi ki normalbir adamın ölü halde 2 ayda alabileceği şekli o yaşarken aldı" demiştim. Bugün ölüm haberini okuyunca tuhaf oldum.
Üzüldüm.

Son olarak, Yahu bu 1 Kadın 1 Erkek ne kadar güzelmiş yahu günlerdir sevgilimle sardık fırsat buldukça izleyip birbirimizi dürtüklüyoruz "Aynı sen, aynı ben" diye.
:)

24 Haziran 2009 Çarşamba

Rüyada başbakan görmek

Daha az önce uyandım.
Rüyamda R. Tayyip Erdoğan'ı gördüm. Sırt üstü çimenlere uzanmış konuşuyorduk. Sorular sordum ona. "Yargı gerçekten bağımsız mı?" dedim. Güldü. "Taraf gazetesi gerçekten taraf dimi? " dedim. Evet dedi. "Bazen muhalefetle bir araya geliyoruz gizli, konuşuyoruz çay kahve içiyoruz" dedi. "Kiminle?" dedim. "Boşver onu " dedi.
Sonra bir baktım çiçekler miçekler var etrafta toprak ıslak, yeni sulanmış her yer. Kapı çaldı, gelen öğrencimin annesi idi. Biraz sohbet ettik, kahvaltı ettik. Tam bir yere gidecektim kii uyandım.
Sıcakta ancak bu kadaruyunur, uyunursa da ancak bu kadar abuk rüyalar görülür.

not:
"Rüyada başbakanı görmek izzet, güç ve maksada erişmeye işaret eder." Diyor rüya tabirleri :)

21 Haziran 2009 Pazar

Emekli amcalar

Bu hayatta özendiğim sayılır şeylerden biri de emekli amcalardır. Her şeyden elini eteğini çekmiş, başında şapkası, üstünde kısa kollu gömleği, yakasına iliştirilmiş gözlüğü, cebinde 65 yaş indirimli iett kartı olan emekli amca olmak istiyorum arkadaş!
Bu adamlar bütün gün cami bahçesinde, semt meydanlarındaki havuz başlarındaki banklarda, kahve önlerinde oturur geleni gideni seyrederler. Bazen yangın gibi olağan dışı bir hareketlilik olduğunda ellerini bellerine koyup olayı izlerler. Bazıları takke takar elinde bastonu gelen geçen çocuklara küfür eder dişsiz ağzıyla , bazıları çevredeki kedi köpeği kuşu besler, bazıları çevredeki ağaçların meyvelerini kopartan çocuklara bağırır çağırır..
Sabah erken saatlerde kalkarlar bu amcalar, hemen sokağa koyulurlar. Yazlık yerlerdekiler gider gazetesini ekmeğini alır. Bütün gün önünde radyo elinde gazete kafada şapka keyif yapar. Akşam olur yine eller belde bahçe sulanır. Ayaklarda sandaletler.
Hayat bu yahu.
Havuz başında göbeği önüne serip geleni geçeni izlemek.
Ohh!
Ben tekne kazıntısı olduğumdan mütevellit , ben doğduğumda babamın 58 yaşında olmasından mütevellit hep emekliydi zaten babam. O da havuzbaşı insanı, bahçede göbek sulayan emekli insanı idi. Mahallede bir olay mı var, hemen ellerini belinde koyardı izlerken.
Yaşlılık tuhaf şey. İnsan kendini nasıl bir kıvamda hissediyorsa artık yaşlı ve emekliyken, kendini böyle şeylere veriyorsun demek.
Bir yazının daha sonuna geldik.

17 Haziran 2009 Çarşamba

Psikoloji


Sağlık karnemden:
04.11.99 'dan 11.10.2001 'e kadar genelde; ÜSYE (Üst solunum yolu enfeksiyonu), ASYE (Alt solunum yolu enfeksiyonu), Tonsilit, Faranjit.

28.07.2001 babamın ölümünden itibaren;

11.10.2001; Yas reaksiyonu (depresyon)
07.11.2001; Depresyon
13.03.2002; Depresyon
22.03.2002; Depresyon
08.04.2002 ; Depresyon (Yas reaksiyonu)
18.04.2002; Depresyon
15.05.2002; Depresyon, yas rea.
15.10.2002; Depresyon
21.11.2002 ; Depresyon
25.02.2003; Depresyon
01.08.2003; Depresyon


Ben de diyorum ki ben niye böyleyim.

15 Haziran 2009 Pazartesi

Freudyen Mevzu


Bir insan evladının cinsel gelişim süreci çok ilginçtir. Benimkisi de öyle oldu efenim.

6 yaşlarındayken Show tv nin unutulmaz programı Tutti Frutti'ye bayılırdım. Babama, anneme onu izlemek için yalvarırdım. Ne olduğunu tam anlayamazdım oyun gibi gelirdi kızlar erkekler soyunuyor çin çin diyerek üstler fora falan. Şimdi düşünüyorum da babam ne düşünmüştür acaba 6 yaşındaki kızının bunu izlemek için yalvarması sırasında. Nitekim bir gün beni sokakta oynadığım oyundan banyo yaptırmak için alıkoyan anneme kızıp yarı çıplak dışarı koşup, banklarda son kalan 2 parça kıyafetimi de çıkarıp "Çin çin dansı" yapıp o zamanki çocukluk arkadaşlarıma unutulmaz travmalar yaşatmıştım.
Sonra vücudumu keşfe çıktım. Bir kere erkeklere benziyordum, dümdüz hatsız odun gibi. Aynada soyunup kendime bakardım , ablam annem farklıydı benden o halde ben kız olamazdım. Erkeğe de benzemiyordum. Bir anlam verememiştim.
Mahallede o zamana kadar beraber oynadığımız mahalledeki erkek kısmı da büyüdükçe bizden ayrı toplanır olmuş, fısır fısır özel konuşmalar yapar olmuştu. Biz bebeklerimizin saçlarını örerken onlarbirbirlerine pazularını gösterir olmuş, birden ortadan kaybolup gizemli tavırlar takınır olmuşlardı.
8-9 Yaşlarındaydım. Bir gün D. heyecanla bize geldi. "Erkeklerin sakladığı ayıp dergilerin nerede olduğunu biliyorum" dedi. Bizi aldı bir heyecan dalgası. Hemen köşedeki duvarın taşlarından birininaltında bulduk dergiyi.Bir sürü kız sardık etrafını, nedense kimsenin bizi bulamayacağı yere gitmiş fısır fısır dergiyi açmıştık. O da nesi inanılmaz kombinasyonlar, hayatlarının ve çocukluklarının baharında 3 kişinin gözleri önünde! Gözümün önünden son nefesime kadar gitmeyecek fotolar. Kızlar şok içindeydik. Birimiz "Ben evlenmeyeceğim" dedi öbürümüz "Yani abimin de böyle mi" dedi, ötekinin nutku tutuldu vs. O günden sonra her erkeği bir canavar olarak görmeye başlamış, saklambaç oynarken mahallenin erkeklerinden köşe bucak kaçar olmuştuk. Bir gün yine D. heyecanla geldi ve abisinin sünnet kasedini ele geçirdiğini söyledi. Kesim anını yani.
Bizler hemen videonun başına koştuk. Ama o da ne, bununla o gördüğümüz farklıydı, kandırılmış mıydık yoksa?
Sonra büyüdük ve cinsiyetler keskinleştikçe , doğa gereğini yaptı ve ergen olduk hepimiz. İlk sutyeni takan bize kocaman bir kadın gibi gelmişti, ilk adet olan sanki dünyamıza ait değildi. Saygı duyuyorduk ona. Huşuyla yaklaşıyorduk. Sonra annemin ve ablamın beni uyardığı beklenen mevzu: ilk regl. Taa ilkokuldayken arkadaşım Z. kızları etrafına toplamış anlatıyordu: "Ablam aybaşı oldu" . Herkes aa falan derken ben babam aybaşında emekli maaşı aldığıiçin ablasının emekli olduğunu düşünüp. "Aaa biliyorum babam da aybaşı oldu. " demiş, kızların inanamaz gözleri arasındabunu onlardan daha fazlabiliyor olmanın gururuyla konuşmuştum. Ama sıra bana da geldi. Böyle birşeye hazır olduğumu sanmıştım ama yanılmışım.İnsan buna hazır olamaz. "Çişimde kan vaaaaaaaaar" diye anneme ağlamaklı koştuğumda ödüm kopmuştu.

İlk ağda deneyimi: Başına ne geleceğini bilmeyen bünyenin verdiği gazla acılar içinde kalan tek bacak ve cesaret edilemeyip haftalarca ilişilmeyen diğer tüylü bacak. (Burada ablam devreye girdi ve beni bir tavuk gibi yoldu.)
Sonra anlaşıldı ki ergenliğin yüzde 70 i tüylerle boğuşmakla geçiyor. Ergenlik vücudundan çıkan tüylere anlam verememekmiş meğer.
Her değişiklikte aynaya koşup soyunup kendimi incelerdim. Bundan dış görünüşümle ilgili kaygılarım olduğu sonucu çıkartılmasın, sadece meraktı benimkisi. Çünkü kızsal şeylerle ilgim olmadı. Makyaj, topuklu sevdası, saçbaş derdim olmadı. Zaten kara kuru, zayıf, gözlüklü tipsiz bir çocuktum. Oje bile sürmezdim.

Hep beni mi buldu manyaklar bilmiyorum ama 14-15 yaşlarındayken annemin rus arkadaşı G. da kaldığım birgün tv dolabının içinde onlarca porno kaset görmüştüm. Ve merak işte. O yokken filmleri izledim! Yine korku dolu günler, erkeklerden korkma,tiksinme, "ay iğrençlerrr" demeler.
Bunun üzerine eve gelip aynanın karşısında geçtim. Kendime baktım baktım. " Oraya" da baktım, iyice aynaya yaklaştırdım... Evlenmemeye karar verdim...Filmdeki gibi böyle birşey bende mümkün değildi, cık olmazdı.

Sonra lise yılları. Lise 2 de S. abisinin dergilerini attı önümüze bu kez. Pislik içindeki dergilere inanılmaz gözlerle ( benimkisi artık inanıyordu ilk görüşü değildi zira artık şok olmuyordu) bakan bir sınıf dolusu kız düşünün.
Sonra Duygu Asena'nın Kadının Adı Yok adlı kitabını okumuştum. Ne açık saçık gelmişti bana. Büyüdükçe fark ettim ki cinsellik her yerde. Gece show tv de kırmızı noktalı filmlerde, Müjde Ar'da, küfür eden adamların ağzında, karikatürlerde, her yerde ...

Çocuklar kendilerini belli bir yaşa kadar cinsiyetsiz görürler, kız- erkek ayrımını tam kestiremezler. Büyüdükçe çevresel faktörler ( anne-baba tutumu, diğer insanların bu konudaki dedikleri, mimikleri , dayatmaları, standartlaştırmaları ( parantez içi parantez kızlar pembe giyer, saçları uzun olur, etek giyer, o kız eşyası, bu erkek oyuncağı vb.) ) ve kendinden gelen cinsiyet faktörüyle cinsel gelişimi başlar. Erkeklerde "Pipini göster, silahla oyna erkekler silahla oynar, erkekler ağlamaz, kız gibi giyinmez, küfür et bakayım erkek adam öyle olur... " dönemleri, kızlarda da "Kızlar süslü olur, kızım ayakkabılarımı giyiyor, makyaj malzemelerimi kullanıyor ne cici ne hoş, kızlar pembe giyer, etek giyer, silahla topla oynamaz, kızlar bebekle oynar bla bla.." evresi başlar. Evciliklerde bile roller bellidir. Kız - erkek rolleri keskindir. Ve bu gelişim nasıl başlarsa öyle de devam eder ve Freudyen bir yaklaşımla hayatını etkiler.

Ben istemeden hayat cinsellikle ilgili materyalleri karşıma birbiri ardına çıkartıverdi ben ne yapayım. O zaman nasıl etkilendiğimi bilmiyorum ama bir çocuğum olursa ve bana erotik bir şovu izlemek için yalvarırsa ne yaparım bilmiyorum :)

9 Haziran 2009 Salı

Kıskanıyorum

Geç kalkan, evde çalışan, çalışmayan , ev kadını, öğrenci, bütün gün gönlünce gezen, yemek yapan, resim yapan, hobilerle meşgul olan, sıkıntıdan 84903594092 blog postu giren, alışveriş yapıp şunu bunu aldım diyen, tatile giden, gönlünce uyuyan, sabah erken kalkma derdi olmayan, iş güç derdi, hasta olduğu halde işe gitmek zorunda olmayan , boş boş işlerle uğraşan , paraya para demeyen "moda" diyen blog yazarlarını KISKANIYORUM.


Evet.

6 Haziran 2009 Cumartesi

Cumartesi


Pazartesi veli toplantım
Salı at çiftliğine gidiş
Çarşamba saçımı L'oreal in yeni rengine boyadım
Perşembe sevgilimin yanında
Cuma önce yemek sonra Terminator Salvation (nefisti)
Geldik Cumartesi gününe.
Bir hafta ne çabuk geçti, bütün haftanın yorgunluğu üzerimde.
Ya akvaryumun içindeki vatoz nereye gidebilir ki? Kayıp kendisi. Yerlere de baktım yok.
Kayıp vatoz memo:P






Aşağıda ve yanda görmüş olduğunuz itimin traşı ve aşısı geldiği için önümüzdeki günlerde bir de onunla uğraşacağım. Gaziantep belediyesinin haltlarını okuduktan sonra hayretlerim daha da arttı. Siz hayvan düşmanları insan müsveddeleri, kapısının önüne sokak hayvanları için koyulan suları döken ,kabını atan, hayvancıkları tekmeleyen, günah, haram vs. diyenler. Size inat ven "mendabur" hayvanımı koynumda haram soluğu soluğumda yatırıyorum, ağzından öpüyorum, meleklrin girmediği evimde misler gibi bakıyorum, uşuşan iğrenç tüylerini tarıyorum kakasını bile kurcalıyorum bir şey var mı ne yemiş rengi nasıl bir sorun var mı diye. Dışardan gelince tüylerine pisi pisi otu sıkışmış mı diye saatlerce iğrenç tüylerini kurcalıyorum bir de. Ağzınızın ortasına bir tane çakmak istiyorum bir de.




Herkese iyi haftasonları ^_^

4 Haziran 2009 Perşembe

Vahşet


Son zamanlarda haberleri izlediniz mi, dikkat ettiniz mi ne çok vahşet haberi var.
Öz anne, sevgilisiyle ilişkiye girerken kendilerini gören 6 yaşındaki oğlunu öldürüyor bir tarlaya atıyor günlerce programdan programa geziyor ve zavallıcığın bedeni kuşlar ve böcekler tarafından yenmiş bulunuyor.
Astsubaylıktan atılma bir adam maddi meseleler yüzünden çıldırıyor ve ailesinden 8 kişiyi öldürüyor. Eğer yakalanmasaymış 3 kişiyi daha öldürecekmiş.
Kendi 3,5 yaşındaki çocuğunu kaybeden kadın komşusu da aynı acıyı yaşasın diye komşusunun minicik kızını boğuyor sobada yakıyor ve hiç bir şey olmamış gibi komşusuna kahvaltıya gidiyor.
Daha bunlar bitmiyor. Her gün daha da tüyler ürpetrici olaylar oluyor.
Bu insanların nesi var?
Daha üstüne yazmam gereken bir şey yok bu vahşet karşısında.

1 Haziran 2009 Pazartesi

Baltalar elimizdee

Biz dün,


Buradaydık!
Şahaneydi!


Not: Burası Gelibolu ve Çanakkale arasında, sapılan bir köy yolundan 20 km içerdeki Kömürlimanı koyu. Saros körfezi oluyor kendisi. Aynı zamanda bir dalış merkezi ama yol o kadar bozuk koy ,o kadar sakin ki hiç kalabalık yoktu. Bir de Çanakkale'nin köylüsü bir aile yerleşmiş yazları kalıyormuş karavanlarında. Bize bahçede köy fırınında şahane hamurlar pişirdiler biz de missler gibi çardağın altında lüplettik.
Suyu buzzzzzzzzz gibiydi ama 2 kez denize girdim sonuçta şu an hastayım ama olsun her şeye değdi.Cam gibi bir deniz vardı şnorkelle denizi izledik. Deniz kestaneleri, deniz yıldızları, balıklar...
Kalacak bir yer yok burada ya karavanla geleceksiniz ya çadırla. Biz bir dahakine çadırlarımızı alıp gideceğiz gecesi de kaçmazmış çünkü.
3 tarafın yemyeşil ve sarı çiçeklerin olduğu tepeler, önün masmavi berrak deniz, sadece doğa sesleri, yanımda sevgilimm, tembellik.. Nefisti.