13 Ocak 2012 Cuma

huzur valla huzur

Benim bütün olayım çok çalışmakmış yahu. 6 gün çalışırken deli enerjisiyle dolanıyordum. Şimdi haftada 3 gün çalışıyorum huzura eriyorum. Pazartesi- salı çalışıyorum sonra çarşamba çalışmıyorum. Perşembe iş ve haftanın sonuna geliyorum. Şahane bir şey. Şükürler olsun şükürler olsun bu duruma. Bir şirkette falan çalışsaydım delirirdim herhalde. Tabi delirmezdim de kuduz köpek gibi olurdum :P
Bu enerjim Nancy köpeğe de yansıdı. Bu yıl agresif döneme girmedi. Çok mutluyum. Iısırlmadım, sayko bakışlar tavırlar olmadı yaşasın. Normalde Ekim ayı gibi Nancy köpek manyak tavırlar içne girer, en az bir kere ısırır, bu böyle bahar aylarına kadar devam ederdi. Şu an regl döneminde ve gayet normal.
Son dönemlerde epeydir boş olan ev duvarlarıyla ilgilendim ve bir kaç resim koydum. Babamın yaklaşık 60 senelik dikiş makinesinin (babam terzi değildi) üst kısmını söküp eve getirdim ve odanın ortasna koydum çok da güzel durdu. Annemlerin kedisi 2 oldu. Bir tane daha kedi bulduk ve onu da eve getirdik. Biber hanımla birlikte artık Mırıltı'da onlarla yaşayacak. Bu yeni kedi Ece'nin kedisi. Evde 2 kedi süper bir olay. Sürekli oyun, yuvarlanma,yaramazlık ve birbirlerini yalama hallerindeler. İzlemeye doyamıyorum. Nancy olmasa eve en az 2 kedi alırdım.
Tefal actifry aldım. Hani şu bir kaşık yağ ile patates kızartan alet. Eve getirdiğim ilk gün hemen patates ve biber kızartması, armut tatlısı ve tavuklu bir yemek yaptım. Patatesler sıcakken süper oluyor sonra haşlanmış tadında oluyor (dondurulmuş patatesle denemedim henüz belki onda farklı olur) , armut tatlısı güzel oldu, biber kızartması biraz yavan, tavuklu yemekse biraz fazla pişirdiğim için gevrek oldu. Ama daha sonra yaptığım etli tas kebabı süper oldu. Olmuş yani Uzi yedi ben yemedim. Güzel bir alet sevdim.Sadece patates yapımıyor yani bir sürü yemek hatta tatlı yapabilirsiniz. Tavsiye ederim.
Bir parti planlıyoruz. Bizde olacak. Temalı bir parti. Daha önceki 80'ler partisi gibi. Bu değişik ve matrak olacak. Detaylar netleşince yazarım.
Nancy 'nin eşyalarımı kaçırıp minderine götürme huyundan nasibini bu tişörtüm almıştı. Geçen gün de kendime ördüğüm atkıyı şişleriyle beraber alıp minderine götürmüş. Ödüm koptu görünce. Komik köpek.

11 Ocak 2012 Çarşamba

3 yıl oldu bugün

3 Yıl önce bugün başladık seninle. Hatta bir gün sonra yazı yazmıştım buraya "Bu O !" diye. Doğru söylemişim taa o zaman.
Artık 3 yıl oldu. Biz olgunlaştık. Tamam hala aynı kavgaları ediyoruz ama sanırım 1500 yıldır birlikte olanlar da aynı kavgaları ediyorlardır bence.
Geçen yıl bu zamanlar nişanı planlıyorduk. Evimizi planlıyorduk. Geleceğimizi planlıyorduk. Ne çabuk geçti zaman ve biz ne çabuk evlendik. Yani şimdi düşününce çabuk olmuş gibi geliyor ama çabucacık hemencik kolaycacık anlamında olmadı. Klasik evlilik hazırlıkları yoğunluğuyla geçti. Ama güzel geçti. Şimdi evli olduğumuza göre ilişkimizin başlangıcının 3 yıl olması çok az geliyor . Çünkü ben asıl 20-30 efendim 40 yıl falan olsun da asıl kutlanacak şey odur diye düşünüyorum. Biriyle 3 yıl geçirmek ne ki. Üniversite bile 4 yıl sürüyor mezun oluyorsun 3 yıl çok değil.
Ama yine düşününce insanın hayatı 3 yılda nasıl değişir ki. Ne kadar çok şey sığdırdık bu zamana aslında. Ve ne kadar emek verdik ilişkimize. Her gün ama her gün ikimiz de sahip olduklarımıza şükrediyoruz biliyorsun. Ben senin varlığına da şükrediyorum ayrıca. İyi ki varsın. Şimdi seninle birlikte heyecanlar içinde mutluluklar içinde kurduğumuz evimizde oturup sana bunları yazıyorum. Birazdan da yemekler yapacağım. Sonra yemekten sonra Battlefield 3 oynayacaksın ben de dizimi seyredeceğim. Yani sevgiliyken ne yapıyorsak onu yapmaya devam edeceğiz. Biz böyleyiz ve ben seviyorum bu biz olma halini.
Seni de seviyorum.

6 Ocak 2012 Cuma

pişmanım


Öldüğümüzde hissettiklerimizin bir grafiğini çıkarsalar eğer benim hayatımın tamamına yakınını pişmanlıklar içinde geçirdiğimi görürlerdi. Hatta öldüğümde "nasıl bilirdiniz?" sorusuna "pişman" cevabını verebilirsiniz rahatlıkla. Hatta ve hatta taşıma da yazabilirsiniz "sonsuz pişman". Hatta pişmaniye paketlerine benim fotoğraflarımı koymalılar. Hatta pişmanım yerine Ayşegülüm kelime olarak terminolojiye geçebilir sorun yok ben izin veriyorum.
Yaşadığım şeylerden, seçimlerimden ya da tahmin ettiğiniz gibi hayatımdaki erkekten dolayı değil pişmanlığım. Her gece kafamı yastığa koyduğumda (evet istisnasız her gece) beni rahatsız eden pişmanlık tamamen benim kıırıcılığımdan , fevriliğimden, en olmadık anda en yaralayıcı kelimeleri söylememden ve devede bile olmayacak derecede olan kinimden kaynaklanan pişmanlıktır. Hatta kavga anlarında karşı tarafı benimle tanıştığına pişman ederek de bunu paylaşırım. Çünkü benim pişmanlığım çok sonra oluyor.
Şu zamana kadar pişman olduklarım saymakla bitmez, uç uca ekleseniz buradan Ardahan'a yol olur.
Daha önce burada bahsetmiştim, kavga ederken içimden bir canavar çıkıyor. Ben gidiyorum yerime  kuduz köpek geliyor. O an sinirliyim da bütün dünyayı yakıp yıkabilirim. İçimde karşı konulamaz bir yangın başlıyor sanki. Çok sorguladım kendimi. "Allah'ım ben niye böyleyim ?" diye çok gece kendimi yedim. Ama ne bir çözüm bulabildim ne kendimi iyileştirme çabalarım uzun sürdü.
Öfke terapisi diye bir şey vardır  veya öfke yönetimi , hani şu Anger Management filmindeki gibi. Oradaki gibi goooooossfraabaaaa demedim ama birden ona kadar da saydım bir yararı olmadı. Sanırım bizzat kendim terapiste gitmeliyim.
Bugün okulda eski ajandama bakarken anneannemin bu yıl en son bize geldiği günü gördüğümde aklıma geldi yine pişmanlığım. Evlendiğim günün sabahı kadıncağız otururken düşmüş ve gözünü çarpıp morartmıştı, ben onu o halini görünce çok üzülmüştüm ama ne yaptım , kadına ayılar gibi bağırdım çağırdım sonra da onu da ağlattım . Üstelik bu ilk bağrışım da değildi.
Babam ölmeden 1 hafta önce de babamla kavga etmiştim. Ona da bağırıp çağırıp neler söylemiştim. Sonra da günlerce küs kalmıştım. Of yazarken bile bunalıyorum pişman oluyorum.
İşin kötü tarafı gönül almayı da bilmem. Özür dilemeyi de sevmem.
Gerçekten kırdıklarım hep en sevdiklerim üstelik. İnsanın bence en büyük savaşı kendisiyle, kendini aşmasıyla.
Acaba burcumla mı ilgisi var bunun (akrep) bilmiyorum. Yakıcı yıkıcı falan filan. Burcuma suç atmayayım en iyisi olay bende .
Ne yapacağım ben kendimle bilmiyorum.


foto

31 Aralık 2011 Cumartesi

Mutlu Yıllar


Yeni yıla hazırız.


                                                          
                                   2011 Bana çok güzel mutluluklar getirdi. Evlendim, aile oldum.        








                                                       Bence en önemli şey buydu.
                                 2012'de daha ne isteyeyim ki. Aynen devamını isteyeyim.
                                                           Herkese mutlu yıllar.





20 Aralık 2011 Salı

bir köpek hikayesi



Çarşamba günü Nancy'yi tuvalete çıkardığımda etrafta koşuşan bu beyaz erkek Terrier'i gördüm. Bizim sitenin bir sürü işinden sorumlusu kişi bulmuştu onu. Kaçmış veya bırakılmış bir köpek. İki tasma vardı üstünde biri kırmızı boyun tasması birisi kırmızı pire tasması. Her yeri işaretledi tabi Nancy'yi görünce. "Ben bunun yuvasını bulacağım" dedim. Eve geldim. Google'da arama yaptım." Beyaz erkek Terrier köpeğim kayboldu" falan yazdım. Bir sürü sonuç çıktı tabi. Bir tanesi dikkatimi çekti. Kırmızı iki  tasması olan 6 yaşındaki beyaz erkek Terrier cinsi köpeğimiz dükkanımızın önünden çalındı diyordu ilanda. Bir sürü yere ilan vermişti o kullanıcı. Ama ne telefon ne mail hiç bişey yoktu ve ilan geçen yıldan kalmaydı. İlanı verenin adı soyadı, oturduğu semt, ne dükkanı olduğu falan hepsi vardı ama direk ulaşabileceğim bir numara yoktu. İlandaki köpeğe de çok benziyordu.
Önce oturduğu semtin bir caddesindeki facebook sayfasına (falanca caddesi gençliği)  mesaj attım. Sonra köpeğimiz çalındı ilanı verdiği yerlerin admimine mesaj attım. O kişi bir zamanlar facebook kullanıyormuş ama artık profili yoktu. O yüzden nasıl ulaşırım diye kendi kendimi yedim. Köpeğin çalındığı dükkanın tüpçü dükkanı olduğunu öğrenince bu kez o civardaki tüpgaz bayilerini aramaya başladım. Ama akşamdı ve hiç biri cevap vermedi. Ertesi gün ilk iş tüpçüleri aradım.
Çoğu  "Abla burası tüpçü" diye az biraz bozuk attı, hatta bir tanesi adam da "yok bacım bizde öyle şey olmaz" (!?) dedi. Neticede tüpçülerden sonuç alamadım.
Bu kez aklıma geldi, oranın mahalle muhtarlıklarını aramaya başladım. 3.Muhtarlıkta o kişilerin o mahallede olduğunu öğrendim. Muhtar da köpeği çalınan aileyi tanıyormuş. Çok sevindi. "Aaa Pamuk'u mu buldunuz?" dedi. Numaramı aldı ismimi aldı, köpeğin sahibine hemen haber vereceğini söyledi. Akşam eve gittim, o aile beni aradı. Bir sevinç bir sevinç. Mümkünse hemen köpeği almak istediklerini söylediler. Hemen sitedeki güvenliğe köpeği sordum. Aldığım yanıtla kafayı yedim. Siteden biri , köpek dışarda yapamaz diye köpeği alıp barınağa götürmüş. Neyse ki Yedikule'ye götürmüş.
Haydaa, sahibini ara, barınakta de, Yedikule sorumlusu Meral Hanım'ı haberdar et. Heyecan heyecan...
Ertesi gün haber geldi.
O aile köpeğe bakmaya barınağa gitmiş heyecanla. Ama o köpek değilmiş. Çok benziyormuş ama onların köpeği değilmiş.
Çok üzüldüm. Keşke yine de alsalardı da bir köpecik daha yuva bulsaydı barınaklarda kalmasaydı.
Şimdi iş başa düşüyor yine, hala aramalara devam ediyorum. Köpeğini kaybeden var mı diye nette dolanıyorum. Henüz bir sonuç yok.
Keşke sahibini bulsam.
Eğer kaçtıysa  -ki kaçmış olabilir kayışıyla falan bizim orada bulunmuş köpek ,sahibi ilan verdiyse falan kolay da, eğer kasten sokağa atıldıysa ne fena :(

Uzun lafın kısası Müge Anlı antipatiği gibi ben de sanırım kayıp işine girmeliyim. Dedektif gibi iz sürer oldum.


12 Aralık 2011 Pazartesi

Bag of Bones


Ben delirmeyeyim de kimler delirsin söyleyin bana. Bu akşam önce favori Stephen King eserlerim arasında yer alan Bag of Bones'un tv dizisi olarak çekildiğini, sonra Aralık'ta yayınlanmaya başlayacağını sonra da ilk bölümünün yayınlanmış olduğunu görünce heyecandan delirdim. Bu kitabı bin kez (yaklaşık) okumuşumdur. Kesinlikle en iyilerinden biri. Benim favorim elbette "İt" 'tir ve öyle de kalacaktır ama bu kitap da enlerim arasında. Altyazısını kudurarak bekliyorum. İzlememek için kendimi zor tutuyorum. Of inşallah içine etmemişlerdir konunun. Çok umutluyum bakalım.

3 Aralık 2011 Cumartesi

İş yeniden

Pazartesi yeni işime başlıyorum sonunda. Özledim çalışmayı, sabahları giyinip süslenip işe gitmeyi. Hadi hayırlısı.