30 Nisan 2012 Pazartesi

Evlilik işleri

Sevgili evlenmek isteyen, pembe panjurlu ev hayalleri kuran arkadaşlarım, yavrularım.
Evlenince bütün bir gün göz göze bakışacağını, sürekli el ele, kondüsyonuna göre bütün günü yatakta geçireceğini düşünen aklıevvellerim. Şimdi size çok gerçek bir şey söyleyeyim: öyle bir şey yok. Bir kere bütün günü birlikte geçiremiyorsunuz. Çalışıyorsunuz bi kere iş diye bir şey var. Sonra bütün haftasonunu yatakta geçirirseniz ev leş gibi olur, çamaşırlar dağ olur, evin içinde vahşi batıyı aratmayacak tüy topakları dolaşır. Aman ha. Ne yapacaksanız evi temizleyin öyle yapın.

Ki benim Uzi gerçekten çok az erkeğin yaptğını yapar ve bir çok ev işi yapar. Gocunmaz. Yardım eder demiyorum dikkat haşa yardım ne demek. Kim diyor benim önceliğim de yardım ediyor. Hayır efendim. Bu evi o da kirlettiği, onun da tabağı, çamaşırı olduğu için o da yapacak. Bu erkekleri böyle alıştırmayın, işlerini yapıp durmayınız , oğullarınızı böyle yetiştirmeyiniz lütfen.

Ben biraz fazla ev işi yapıyorsam o da 3 gün çalıştığım için oluyor. O da ortada haksız bir durum yaşatmasın diye.
Şimdi size geçenlerde instagram semalarında paylaştığım fotoyu gösteriyorum. Sıradan bir pazar günü fotosu

                                                                                                                           

Biz iki kişiyiz evde dikkatinizi çekerim. Bu kadar çamaşır nasıl birikti, kim katlayacak bunları? Eh şimdi yarın iş günü, hadi göz göze bakışalım bütün günü el ele geçirelim. E bunların ütüsü lazım katlanması lazım.

Tamam kabul ediyorum, eve birini çağırırsın, temizlik de yapar ütü de yapar. Ama her gün yapılması gerekenler var. Sonra öyle zırt pırt birini çağıramazsınız.
Mesela yemek, mesela bulaşıkların dizilmesi, mesela sağa sola attığın eşyaların ortadan kalkması.
Sevgili kadınlar, ev işi yapan biriyle evlenin. Bu ev işleri çok zor. Öyle sevgiliyken :" ben sana yardım ederim aaşşkkığğğm" diyen, "alırız  bir yardımcı haftada bir geliiiir" diyen erkeklere kanmayın. Hepsi evde sularını bile analarından istiyorlar, odalarını onlara toplatıyorlar. Yemezler. Valla bu işler böyle. Sonra demedi demeyin.

25 Nisan 2012 Çarşamba

Kalbim orada kaldı


Sessiz, ılık, sade günler geçirdim. Dinlendim. Kendiliğimden son derece dinç sabah erkenden uyandım. Bahçeyle ilgilendim, dinlendim, çok az tv izledim, hiç bir şey yapmamanın tadına vardım. Pazarda gezdim. Dinlendim dinlendim dinlendim...
Gönlünce. Anahtar kelime bu. Gönlünce dinlen, ye ,iç ,düşünme..
Ama Nancy'm orda kaldı. Annem istedi çünkü. Canım yavrum orda dilediği gibi koşturur yalnız kalmaz.

İstediğim bu benim. Burada bu şehirde yaşamak , bu şehirde kalmak için deliler gibi para ödemek, stresinden gıdasından hasta olmak istemiyorum. Gerçekten bu hayatta en büyük dileğim başka bir yerde sade bir hayat, bağ-bahçe uğraşmak.


Portakal reçeli komşumuzdan. Bana da bir kavanoz yaptılar tabi. Bir yaz gelsin de. Uzanırım sahiline, kendimi dinlerim.


21 Nisan 2012 Cumartesi

Özledim


Özledim seni be anneanne. Kına gecemde nasıl durgundun. Kafan da nasıl karışıktı. İyi ki beni de görebildin gelin olarak. Geçen yıl bu zamanlar bizimleydin.
Sevdiklerimizi hasta bile olsa yanımızda istemek bencilllik biliyorum ama. Özlemek de çok fena.

18 Nisan 2012 Çarşamba

Bir köpek hikayesi mutlu son

Aylaaar aylar önce bir köpek bulmuş, "bir köpek hikayesi" başlıklı yazı döşenmiştim . 
Sitede beyaz bir terrier bulmuş, sahibinin izini sürmüş,bulamamış ve köpeciği barınağa bıraktıklarını öğrenmiştim. O canım köpeğin barınakta kalmasına çok da üzülmüştüm.
Ama bugün hiç beklemediğim bir yerden mail geldi.
Köpeği Yedikule'den evlat edinen aile benim blog sayfamı bulmuş ve bana ulaşmıştı. Şubat ayında onu evlat edindiklerini , adını da Arşimet koyduklarını yazmışlar.
Çok sevindim. Hiç gönlüm razı olmamıştı barınağa gitmesine.
Bazı fotolarını da yolladılar.
Darısı diğer ıslak burunlu itlerin başına.

16 Nisan 2012 Pazartesi

Yeni hafta


Haftalar nasıl hızlı geçiyor anlamıyorum. Nisan ayının ortasına geldik bile.  Mayıs 'ın son haftası Uzi 'ye evlilik yıldönümü sürprizim var onu dört gözle bekliyorum. O yüzden aslında bir an önce zaman geçsin istiyorum.
Geçen yıl bu zamanlar evimizin eşyalarını alıyorduk , aldıkça da fotolarını çekiyorduk. Bu aşağıdaki foto da onlardan biri.
Koltuklarımız yeni gelmiş sevinçle "ay öyle mi koysak böyle mi ? " yapıyoruz. Daha perdeler gelmemiş yerler cascavlak ne komiğiz.
Nasıl geçti yahu 10 ay. Valla her gün daha da değişik duygular içerisindeyim.
Bu hafta da hevesle beklediğim eşyler var. Bu cuma yola çıkıyoruz mesela. Annem Uzi , Nancy köpek ve ben Akçay'a gidiyoruz. Uzun haftasonu yapacağız, dinleneceğiz , temiz hava alacağız ve pazartesi geze geze döneceğiz. Ama Nancy'yi annemde bırakacağız. O yüzden biraz üzücü. Özlerim ben yavrumu. Zaten bu yıl şahane bir köpek oldu. Agresyonu falan kalmadı hayvanın. Böyle devam eder inşallah.
Cuma gününe az kaldı dimi, alt tarafı 4 gün kaldı. Yuppiiiii.Umarım hava da güzel olur da  uzun yolun tadını çıkartırız.

Yaşasın gezmek.
Herkese iyi haftalar.



10 Nisan 2012 Salı

Teyze beybi

Konunun başlıkla alakası yok. Geçen gün gördüğüm bir karikatürden aklımda kaldı günlerdir. Söz konusu karikatürü buraya koymayayım ayıp azcık.
Neredeyse bir ay olmuş yazmayalı ayıp bana.
Bu arada neler yaptım bakayım. Aslında bir değişiklik yok gibi bir şey.
Annem Akçay'dan evini tuttu, bu yaz ve sıkıldıkça Akçay'dayız maaile. Neden bilmem ama çok sevinçliyim bu tatil için. Hem artık yurt içi görülebilecek fiks yerlerin çoğunu gördüğümden midir yoksa zaten emekli kafası yaşadığımdan mıdır bilmem  ama ev tatilini otel tatilinden daha çok seviyorum. Annemin tuttuğu ev bahçeli üstelik. Dilediğin gibi ek biç. Çok özledim bahçeyi, sade hayatı, pazara falan gitmeyi, çay bahçesi ruh halini. Bu ev orada bana arada nefes alabileceğim bir yer oldu.
Dün gece Uzi ile konuşuyorduk da. Bir iş teklifi gelse dedik mesela 3 yıllık falan bir sözleşmeli. Alsak başımızı gitsek mesela İzmir'e, Urla'ya , deniz kenarı güzel yerlere yerleşsek. Beğenirsek orada kalsak hatta. Buranın derdiyle uğraşmasak. Çocuğumuz sokakta büyüse, taze hava alsak ciğerlerimize, taze sebze meyve yesek, bahçemiz olsa, tavuktur ördektir. Kesmesek ama onları semirseler hepsi dana gibi olsalar.
Tekliflere açığız yani. Anında kaçarız buradan.
Haftada 3 gün çalışmaya devam ediyorum. Süper ötesi bir durumdayım. O iş bunalımlarım "Allah'ım öleyim de kurtulayım bu buhrandan" saçmalıklarım bitti. Kafam rahat. Pazartesi- salı iş , çarşamba hoop tatil, perşembe yine iş vee hafta biteer. Şükürler olsun.
Büyük ihtimalle 23 Nisan 'da pazartesi tatil olduğundan mütevellit uzun haftasonu tatili ile gideceğiz Akçay'a. Hem Nancy yavrumu anneme bırakacağız hem de kafamızı dinleyeceğiz bir kaç gün. Geze geze gitmek ve yol üstü lezzet molaları da bonusu.
Güzel günler görmeye devam edeceğiz, güneşli günler :)

11 Mart 2012 Pazar

Pazar rutini


Alırsın gazetelerini. Çayını koyarsın . Mis gibi kahvaltını hazırlarsın . Patates de yaparsın. Eskiden annem kızartırdı. Şimdi biz Uzi ile actifry da yapıyoruz. İkisinin de yeri ayrı valla. O yağlı vıcık vıcık patates de başka, bizim yaptığımı dondurulmuş patatesin yeri de başka. Ama tabi ki yanında beyaz peynir olacak. Tercihen ezine.  Sonra tembellik. Bütün gün gazete, film, oyun, alışveriş. Pazar günleri başka. Bir sürü insanın aksine ben evde geçirmeyi seviyorum. Yani eğer çayırda çimende değilsem o kalabalık alışveriş merkezlerine gideceğime evimde otururum daha iyi.
Sonra çamaşırlar yıkanır, ev zaten temizdir. (3 gün çalışmanın faydaları, pazara iş kalmıyor.) Banyolar yapılır. Akşama doğru hafiften için sıkılmaya başlar. Ertesi gün iş var ya. Aslında iş olmasa da yapılacak bir şey yok ya neyse. Pazar akşamı en kısır akşam. Birine gitsen ertesi gün iş var geç dönemezsin, kafayı sıfırlayamazsın. Ancak sinemaya falan gidilir. Onda da sakin bir yer bulacaksın veya son seansa falan gireceksin ki relax duruma geçeceksin.
Çocukken pazarlardan nefret ederdim aslında. Çünkü ertesi gün okul demekti. Annemin her pazar sabah bozuk atması demekti nedense. Akşam Bizimkiler dizisinden sonra cup yatırırlardı bizi. Meşhur pazar gecesi sinemasını izleyemezdik. Şimdi böyle yetişkin olmak güzel, istediğin gibi yatmak falan hehe.

Yaşasın pazar.