30 Mayıs 2012 Çarşamba

Ağva

Uzi ile cumartesi günü uyandık. Bir gece öncesinden bavulu hazırlayıp bagja atmıştım. Hemen yola koyulduk. Uzi tabi bilmiyor nereye gideceğimizi ne yapacağımızı. Yolda Şile üzerindeki yemyeşil bir yerde kahvaltımızı ettik.
                                                                                                                                                                        

Sonra ver elini Şile, mis gibi yollar, ver elini Ağva. Yollar şahane, köyler şahane. Anlıyorum ki beni mutlu edecek en önemli şey köy hayatı gibi bir hayat. O evler, sokaklar.

                                
Sürpriz yapacağım diye hızlı hızlı geçmekten adam gibi gezemedik. En kısa zamanda tekrar ziyaretimizde yollarda durup dolaşıp gideceğiz.
Neyse otelin önüne gelip de bagajdan bavulları çıkartınca çok mutlu oldu. Kalacağımızı hiç tahmin etmemiş.
Odamıza yerleştikten sonra havanın kötü olmasına aldırmadan kendimizi yollara vurduk. Gönlümüzce gezdik. Sanki İstanbul'dan çok uzaktaymışsın gibi bir uzaklık ve mutluluk hissi. Zaten beni şehirden al iki karış çayıra sal mutlu olurum. Orası da köy desen değil kasabadan hallice haliyle pek bir sevdirdi kendini.

                                                                                                              
Hava kapalıydı, deniz köpürüyordu, ilk kez Karadeniz gördüm şaşırdım. Hırçın, çılgın ...
                                                                                                                                                                
                                                                                              
Yemeğimizi yedik, gölde dolaştık, kedileri sevdik, gözlerimizi kapatıp kuşları dinledik. Pek mutlu olduk.

                                                          

Ertesi gün hava çok güzeldi. Kahvaltıdan sonra bisikletle gezdik.

                                 
Dönüş yolunda baktık deniz çok güzel görünüyor. Dayanamadık kendimizi denize attık. Çoşan dalgalara girdik çıktık, manyaklar gibi eğlendik.  Yanımızda ne havlu var ne terlik, sadece otelde havuz var diye yanıma aldığım mayolar.
                                                                

Sonra el mahkum dönüş. Trafik, kalabalık, gürültü.
Seni sevmiyorum İstanbul , bıktım senden.

Sanıyorum bir kaç yıl içinde orası da bozulur, güzelim iki nehri bulanır, kokar, ağaçları kesilir, her yer zevksiz "butik" otel dolar, betonlar dikilir. Bu kadar yakında bu güzellik rahat bırakılmaz çünkü.
Esnafı bozmuş zaten kendini şimdiden. Yabancısın diye seni yolunacak kaz gibi görüyorlar, her yer pahalı. Gideceklere tavsiye, nerede kalınır ne yenir nerede yenir iyice baksınlar. Biz sonra daha uygun yerler de gördük ama geç akıllandık. Bir dahakine saklıyoruz bilerek gezme hevesimizi.

Bu kısacık tatil sanki uzunmuşcasına bizi tatmin etti. Dilediğimiz an dilediğini yapma rahatlığının bu kadar yakında olduğunu öğrenmemiz iyi oldu. Biz aynı tatil kafasındayız. Yani otelde tesiste tatil yerine gezerek, canın isteyince mola vererek, termosuna içeceğini doldurarak, yapabiliyorsan motor kiralayarak, uzun öğleden sonrası pineklemeleri yaparak tatil yapmayı seviyoruz. Bir programa bağlı kalmaksızın tatil daha hoşumuza gidiyor.
Sıradaki tatilimiz 8 Temmuz'da. O zamana kadar arada bir yerlere kaçmayı düşünüyoruz. Yazın burası çekilmiyor çünkü. Hoş yazın geleceği yok ya neyse.


25 Mayıs 2012 Cuma

Yaşasın yarın

Bir şeyleri bekliyorum bekliyorum dedim ya işte beklediğim günler gelince mutlu oluyorum.
Neredeyse bir yıl olacak evleneli. Bu yılki yıldönümü organizasyonunu ben aldım ve Uzi'ye sürpriz bir program ayarladım. Ama çok sevdiğimiz arkadaşımızın nikahı olduğu için yıldönümümüzden bir hafta önceye çektim programı.
Yarın sabah yola çıkıyoruz ve gidiyoruz. Haydi bakalım.

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Hasta pasta

Sen misin "oh bu sene adam gibi hasta olmadım yaşasın" diyen. Gidersin cumartesi incecik üstle Beşiktaş'a, üfür üfür rüzgarı yersin sonra böyle kendini doğrultamazsın.
Kendi kendine nazar vol.2190831989318219383
Biz böyle Uzi ile de habire kendimize nazar değdiririz. Bak normal şartlarda öyle nazar boncuğudur gözdür inanmam.
Ama ne zaman Uzi ile "ay ne kadar güzel herşey1 diye ötsek daha sabahında akşamında saçma sapan bir nedenden küsüşüyoruz. Öyle saçma ki millete anlatıyoruz millet gülüyor. Artık söylemiyoruz öyle şeyler. İyiyse iyi herşey arkadaş ne dillendiriyorsun.
Hastayım işte, Uzi'yi de hasta ettim oturdum aşağı :)

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Beklemek

Bir şey bekliyor gibiyim aylardır. Ne olduğunu bilmiyorum. Aslında beklediğim bir şey de yok. Çok şükür Uzi ile ne istiyorsak sahibiz ama hep zamanın geçmesini gözlüyorum. Ne için bilmiyorum. Anı kaçırıyorum belki ama bekliyorum. Ne menem hissiyattır bu?
Önümüzdeki haftasonalrı hep dolu.
Ajandama bakıyorum ve 23 Haziran'a kadar hep bir olay var.
Haftaya Uzi arkadaşlarıyla kendin pişir kendin ye
Öbür hafta Uzi'ye yıldönümü planım
Öbür hafta çok sevdiğimiz arkadaşımızın düğünü
Öbür hafta anneme Akçay'a gideceğim
Öbür hafta yine çok sevdiğimiz başka arkadaşımızın düğünü
Eee geldik 23 Haziran'a.
Daha neyi bekliyorum zaten planlar yığıldı.
Hadi bakalım anlarız yakında :)

10 Mayıs 2012 Perşembe

Kahraman Kukır


 Annemin evine hırsız girmiş. Hem de aydınlıkta. Annem sabah kalkmış 6'da. Uyuyamamış. Balkon kapısını açmış balkonda biraz oturmuş, içeri girmiş. Kitap okuyormuş, başını bir kaldırmış adamın biri mutfakta yere çökmüş. "Sen kimsin" diye bağırmasıyla o zamana kadar battaniyenin altında horul horul uyuyan Nancy yatağın altından bir fırlamış, adam da balkondan atlayıp kaçmış. Hıyar herif hiç mi bakmazsın evde biri var mı yok mu. Sezon açılmadığı için kıyamet kadar ev var boş, sen kalk içerde gezinen kadının evine gir. Ya bir şey yapsaydı kadına.
Polis gelmiş, sabıkalı hırsızların fotolarını göstermişler ama adamın şapkasıyla gözlüğü varmış annem fotolardan bir şey çıkartamamış.
Ne korku. Ben evde yokken ne yaparsa yapsın ama evde bulmak korkunç olmalı.
Köpeğimi de kahraman ilan ediyorum. Gerçi el kadar it ama havlayınca on pitbull gücünde :)


Bu kuzular da bizim, annemle ablamın kedileri. Kardeş değiller ama çok benziyorlar dimi? Kucak kuzuları.

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Yüce Gülden









Vallahi bana hak vereceksiniz okuyunca.
Bu arkadaşımın adı Gülden.
Hani biz hayvanseverler hep deriz ya "ay bahçeli evim olsa bir sürü köpeği alır bakarım beslerim" diye. Hah işte biz öyle deyip bahçeli ev hayalleri kuraduralım O gitti, Ankara'da bir arazi tuttu, içini de kimsenin yüzüne bile bakmadığı köpeciklerle doldurdu. Aşılarını yaptırdı, kısırlaştırdı, hasta olanlara baktı ve karınlarını doyurdu. Bitti mi? 74 (yanılmıyorsam) canın olduğu yerin masrafı , işi biter mi? İçlerinde anneler var, bebekler var, yaşlılar var. Gülden tek başına zorlanıyor. Kimse doğru düzgün yardımcı olmuyor. Ben istiyorum ki herkesin haberi olsun.
Mamaya ihtiyaçları var, battaniyeye, brandaya , ekmeğe, ilaca, maddi yardıma, ne olursa aslında. İlgiye de ihtiyaçları var tabi canların.
Şu fotoğraflardaki kuzucuklara bakın, ne güzel seviliyorlar bakılıyorlar, onların da hakkı değil mi sevilmek, karınlarının doyması?
Gülden'e yardım etmek isteyen olursa facebook linki BU

İletişim numarası 0532 600 07 62
Dileyen buralardan kendisine ulaşıp bilgi alabilir, oraya gitmek için veya mama vs. yardımı için adres alabilir.

Haydi ben inanıyorum ki güzel geri dönüşler olacak. Ne kadar çok duyurabilirsek o kadar iyi.