25 Ocak 2010 Pazartesi

Mahsuscuktan gebe


Her kış ama her kış canıma okuyorsun Nensi köpek.

Her kış, adetinden sonra agresifleşiyorsun.

Iısırıp duruyorsun.

Şöyle bir geçmişi karıştırdım da,

hep aynı zamanda aynı şeyleri yapmışsın.

Oyuncaklarınıs ahiplenmişsim, memelerinden süt gelmiş, asabileşmişsin

Her yıl yalancı gebelik geçirmişsin

Ama Ece'yi ısırmayacaktın Nensi !

Anlaşılan o ki artık kesin ve net olarak kısırlaştırılman şart!

23 Ocak 2010 Cumartesi

Karlar düşer, düşer düşer havlarım- Bir itin kar günlüğü

Bugün canım sıkılıyor günlük. Dışarda beyaz şeyler yapıyor, daha önce de görmüştüm; ıslak soğuk şeylerdi.
Dur şöyle camdan acıklı acıklı bakayım ki Robin bana acısın, beni dışarı çıkartsın.


Hey heeeeeeeeeey yaşasıın , işte it olmak buuuuu!


Bu iki kaşımın ortasındaki ne ne oluyor?


Mıçarken bile biri bizi gözetliyor.



Bu kosovalı fiko kim acaba? Dur iyice her yeri koklayayım da belki birşeyler öğrenirim.




Benimle oynar mısın?



Annem güldü bana "tipe bak " dedi.



Heh şimdi tam eskimo kukır oldum. Eve dönelim mi? Ben dondum da.


Ohh, insanın evi gibisi yok arkadaş. Yıkandım kurulandım, artık rahatça uyuklayabilirim.





18 Ocak 2010 Pazartesi

Bayılıyorum






Onunla her haftasonu mis gibi yemekler yapmaya

Onun bana yemek yapmasına

Kahvaltı hazırlamasına

Gece ona bakmak için gözümü açtığımda onu da bana bakar halde bulmaya

Onunla evde saçma şarkılar uydurup saçma danslar yapmaya

Onunla evde normal dans etmeye

Sakin, plansız sıpeşıl vikend yapmaya

Dünyayı gezme planları yapmaya

Ona beğendiğim birşeyi okumaya

Kafasını kedi gibi boynuma sokuşturmasına

Birlikte film izlemeye

Motorumuza atlayıp yollara koyulmaya

Motorumuza atlayıp yolda kalmaya (:P)

Bana Pingu almasına

Ona küsmeye

Benden önce uyanmasına

Sakarlık yaptığımda attığı bakışa

Ba-yı-lı-yo-rum !

14 Ocak 2010 Perşembe

Hello

Bunu:


dinleyip kendinden geçmek

bunu :
okumak,

bunu:
edinmek,

bunu:
izleyip ağlamaktan gebermek


bunları:yemek gerek. ^_^

13 Ocak 2010 Çarşamba

İnsanlarla uğraşamıyorum ne yapayım


Beni de böyle yaratmış Allah ne yapayım şimdi. İnsanlarla uğraşamıyorum, geçinemiyorum, insan sevgisi denen şey yok gibi birşey bende. Psikolojik bir rahatsızlık da olaiblir tespit eden olursa kabul ederim ama olmuyor olamıyor. Politik olamam, lafı evirip çeviremem, insanları idare edemem, yangına bırak körüğü bir varil benzinle koşarım, naz niyaz çekemem, ısrar sevmem, sinsiliğe gelemem, samimiyetsizlikten nefret ederim, fazla samimiyet de canımı sıkar.
Bazı işler vardır ;satış danışmanlığı, müşteri temsilciliği, tıbbi mümessilik, tele marketing, call center elemanı vs. . İşte o işler benim hiiiiiiiiç yapamayacağım işlerdir mesela. Bu gibi işleri yapanlar bütün gün sokakta görse belki yüzüne tükürecek tipte insanlarla muhattap olabiliyorlar. Benim odunla dövmek istediğim insanlarla uğraşıyorlar. Geçen gün Ceyda yazmıştı işyerine yaşadıklarını. Okuyunca kafayı yemiştim. Ben de anaokulu öğretmenliği canavar öğrenci P. yüzünden öğretmenlikten bir süreliğine kendimi emekli edince Back-up 'ın servisinde 1 hafta çalışmıştım. 1 Haftadan fazla dayananlara Allah sabır versin. Arıyorsun milleti, hı hı diyor dinliyorum devam edin diyor başkasıyla konuşuyor, müsaitim buyrun diyor tv. izliyor gülüyor sen orda mısın değil misin umrunda değil, iyi günler bile demeden yüzüne kapatıyor, küfür ediyor, sarkıntılık yapıyor, yüzsüzlük yapıyor, yapıyor da yapıyor. 1Hafta zor durmuş, sonra da ayrılmıştım.
Benim kozmetiklerimi aldığım bir yer var, oradaki kadın çalışanın ağzı o kadar iyi laf yapar ki, sanırsın bu iş için yaratılmış, herkese ayrı ayrı cevap verir, ürünle ilgili bilgiler verir, milletin nazıyla saçmalığıyla uğraşır, yüzü de güler, canım bebeğim diye laubali de olmaz, işini de öyle güzel yapar ki bir rimel almaya girersin far, yüz yıkama jeli, saç boyası, göz kalemi alır çıkarsın, e böylesine de şapka çıkartırsın.
Bizim müdür mesela, yani kaypaklık mı desem ne desem bilemiyorum ama o ağzına sonradan fotoşopla eklenmiş gibi duran ağzına yayılan gülümsemesiyle bütün velileri idare eder, bizi idare eder ( icraatsiz ama sadece lafla boş boş laflar) ,hatta bizi teftişe gelen müfettişleri bile 2 saat sonra kurumdan yollayacak kıvama getirir -ki normalde teftiş günler alır.
Anladım ki arkadaşlık ilişkileri dahil her ilişki politika gerektirir. Kimse kimsenin babasının oğlu değil karşılıklı alışverişe dayanıyor belki de. Biri size bişey verdiyse sizin de vermeniz beklenir, biri sizin doğum gününüze geldiyse sizin de gitmeniz gerekir, düğününüze geldiyse sizin de gitmeniz gerekir, eğer kötü bir günüyse siz o sırada çalışıyor olsanız bile telefonda hazır ve nazır olmanız beklenir. Çok yorucu bir şey. Ben hayatımda "Beni neden aramadın hayırsız" lafından tiksindiğim kadar çok az cümleden tiksinirim. Böyle bütün kanım çekilir sıkıntılar basar. Sanki bütün dünyam sırayla arkadaşlarımı aramak sormak üzerine kurulu. Sanki hiç işim, gücüm, hobilerim, bencil zevklerim olamaz. Sanki özlemenin , sevginin ölçütü budur arkadaşlıkta.Ben aramadıysam sen de aramadın beni dimi ama. Neyse ki gerçek arkadaşlıklarım var araşamasak da, görüşemesek de görüştüğümüzde hiç lafı edilmeden aynen güle oynaya devam edebildiğimiz.
Anlıyorum ki blog aleminde de işler böyle karşılıklı alışverişle dönüyor. Bu yüzden izleyici listem bir artıyor bir azalıyor. Çünkü millet izlemeye alıyor, sanıyor ki ben görünce hemen o okurun bloguna koşup yorum yazacağım, onu izlemeye alacağım. Bakıyorlar ki olmuyor hop takipten çıkıyorum. Veya yorum yazanlar, yorum yazıyorlar yorum bekliyorlar. O kadar yazdım bir yorum yazmadın küstüm sana diyen var ya. Ya ne ilginçtir bu arkadaş.
Neyse . Konuyu dağıttım ama blog benim keyif benim kime ne :P

11 Ocak 2010 Pazartesi

Nice yıllara


İnsanlık için küçük, ama bizim için büyük bir şey şu aşk.
Bir minik ama büyük yılımız doldu. Nice senelere ^_^

7 Ocak 2010 Perşembe

Köşe yazarı ne iş yapar


Çok kıyak bir iş gerçekten. Köeş yazarları ne iş yapar acaba? Bizim yaptığımız blog yazarlığından yapılan iş olarak ne farkı var? Bir köşeciyle röportaj yapmak istiyorum. Herşeyi bedavaya getirdikleri doğru mu? Yap bir tatil, köşende de tatil köyünü yaz böylece bedavaya gelsin, git yeni açılan bir eğlence mekanına bedava takıl, köşende yazmak yeterli, bedava sinema, tiyatro ,konser, etkinlik biletleri, gazetenin karşıladığı yurtdışı gezileri. Herşey bedava mı arkadaş? Hayır çünkü dikkat ediyorum mesela , aynı gazetede bir sürü köşe yazarı aynı yerden bahsediyor o gün veya o hafta. Anlaşılıyor ki bir firma mağaza açılışı vb. sebeplerden dolayı çağırmış gazetecileri bedava yeme içmece yapmış, onlar da köşelerinde bahsediyorlar. Mesela "lifestyle" köşe yazarları. Gecede bir sürü mekan, etkinlik vs. geziyorlar yazıyorlar. Şimdi düşünüyorum da, şahane bir maaşınız yoksa her gece oralarda gezemezsiniz. Ama adamın işi o demek, gazete karşılıyor, sen de gidip eğlenip yazıyorsun. Mesela yeni bir film vizyona giriyor, o hafta bir sürü köşe yazarı galayı yazıyor, hem filmin reklamı yapılmış oluyor hem de adam bedava film izlemiş oluyor. Bu işin raconu bu sanırım ama bana biraz satılık bir işmiş gibi geldi. Karşılıklı al gülüm ver gülüm. En son Oray Eğin'in ( kendisinden tiksiniyorum ) yılbaşı partisine içki firmasının sponsor olması konuşuldu. Düşünsenize haksız bir kazanç değil mi bu Oray Eğin için. Gazeteci olmasaydı ve orda burda bundan bahsedilmeseydi içkisinin parasını kendisi ödeyecekti.
Mesela işi sadece köşe yazmak olan kişilerin bir iş günü nasıl geçer, Evden yazısını yazıp yollar mı? Gazete binasına gelir mi? Gelirse bütün gün ne iş yapar ki? İşi o günkü yazısını yazıp teslim etmek olan biri niye gelsin ki cehennemin dibindeki binaya? Bazı köşe yazarları vardır dinozor. Yıllarca köşesinde durur, siyaset yazar, ciddi ağır abi veya abla. Kimisi vardır fildişi kulesinden dünyayı eleştirir oturduğu yerden. Her boku eleştirir, eleştirmek için dünyaya gelmiş gibidir, bir de bir şeyin kıstası avrupadır amerikadır ona göre. Avrupa'da yok böyle veya Abd'de var bu uygulama bizde yok falan der.
Agresif köşe yazarı vardır mesela buna da en büyük örnek Fatih Altaylı'dır. Dün mü önceki gün mü ne köşesinde bedelli askerlik için mail atan okurlardan dert yanıyordu. Şöyle bir cümle kurmuş muhterem: okurları adam yerine koyup mail adresini açan köşe yazarları. Adam yerine mi? Sen kim oluyorsun ki? Bu cümleyi nasıl kurabiliyor ilginç doğrusu.
Dünyadan bi haber kokoş köşe yazarları vardır. Bütün işi gücü ne giyelim nereye gidelim, ne in ne out. Vazgeçemedikleri arasına Manolo Blahnik ayakkabıları vardır mesela. İnsan düşünüyor, vazgeçemediklerim arasında niye ayakkabılar olsun ki?
Yılmaz Özdil vardır mesela ayrı bir alem. Yazı stili aşağı yukarı şudur:
Bugün...
Dedim ki...
Chp...
Akp...
Tayyip...
Al dedi git dedi...
Böyle böyle 12-13 satır yazar bırakır. Az sözle çok şey anlatmaz bence, anlatacak çok sözü olduğunu zannetmiyorum. Bence kendini çok önemsiyor her dediği birer gülle gibi falan zannediyor herhalde.
Bir de böyle toplumdan kopuk yaşıyorlar sanki. Yazıyor adam köşesine, "thy first class hizmet berbat, böyle şey olamaz" başlıklı bir yazı. Neresinden tutsan elinde kalır.
Bence bu tür köşe yazarlığı çok güzel bir şey. Ben de olmak istiyorum. Köşemden atıp tutmak istiyorum. Evimden yazı yollamak istiyorum. Özel günlerde firmalardan hediye yağsın istiyorum. "Pazardan aldığım muzlar çürük çıktı pazarcılık ölmüş rezalet!" başlıklı yazılar yazmak istiyorum. Uçakta business class uçmak istiyorum, tatil yapıp gazeteye fatura etmek istiyorum,bedava etkinlik, konser ve filmlere gitmek istiyorum. Hatta bizzat davetiye istiyorum. Beğenmediğim filmle ilgili "Olmamış Yılmaz" başlıklı bir yazı döşenmek istiyorum ki samimiyetimiz ve bakın ben kimlerle arkadaşım görülsün istiyorum. Kitaplar daha piyasaya sürülmeden bana gelsin istiyorum, cdleri ilk ben dinlemek istiyorum. Otel açılışlarında bedava kalmak, spa da rahatlamak istiyorum.
Üç nokta ile biten yazılar yazmak istiyorum 14-15 satır yazsam yeter de artar nasılsa.




foto

4 Ocak 2010 Pazartesi

Sev beni diyor ama sevmesen daha iyi


Tamam oldu bitti huysuz bir köpekti ama bu aralar çok fena bir halde. Annem Edirne'ye gitti, biz Uzi'ye gittik ondan sonra başladı her şey. Hırlamalar, atılmalar, ısırmalar, huysuzluk yapmalar. Uzi'nin yanındayken ben yanlarına gidemez, Nensi benim yanımdayken Uzi gelemez oldu, yaklaştırmadı, hırladı etti. Severken durduk yere atıldı ısırdı kolumu. Veterinere gittik aşı için, orada gıkını çıkarmadı, veteriner hap tıkıştırmaya çalışırken ısıracak diye ödüm koptu ama bırak ısırmayı diş bile göstermedi, oysa hap verirken bana defalarca atıldı.
Annem döndü, biz de eve döndük, annem geldiği akşam annem severken anneme atıldı, kendini sehpa altlarına gizledi, tedirgin tedirgin dolaştı etrafta. Günlerdir hatta son 1 aydır iyice gergin huzursuz huysuz...
Bu akşam uzun bir haftasonundan sonra eve geldim, bir sevinçle karşıladı beni, aldım kucağıma seviyorum, bacağını okşuyorum bi baktım gerildi yine hırlamaya başladı, devam etsem ısıracak. Az önce de yanımda oturmuş beklerken seveyim dedim hırladı, geri çekilmedim o sırada annem girdi içeri ondan cesaret aldı hırladı. Yanıma çağırdım geldi. Sevdim ettim, kucağıma aldım, ilk kez kucağımdayken hırladı, uzaklaştırdım boynuma yakın atılır diye korktum.
Şimdi arkamda huzursuz huzursuz yatıyor. Her şeyi denedim .HER BİR ŞEYİ! Bir sürü eğitmeni dinledim, pozitif uygulama sonuç vermedi, negatif uygulama zonuç vermedi, millet dedi çok yüz veriyorsun döv bak bir daha yapıyor mu. Dövdüm yine yaptı. Her bir boku, her bir yolu denedim, şu hayvanın elimden tedirgin olmasını engelleyemedim. Az önce yanıma geldiğinde, sevilmek için, kuyruğunu sallıyordu. Seviyordum ben de, ellerim daha aşağılara kaydı, hemen vücudu gerildi, başladı titremeye, ama nasıl titriyor, gözünü kaçırıyor ama hırlıyor. Korkuya bağlı agresyonmuş yaptığı. Korktuğu için saldırıyor yani.
Çok çaresizim, evet Nancy ölene kadar benimle kalacak ama ne yapacağım bilmiyorum, çok mutsuzum, ısırılmaktan bıktım, her yolu köpeğin üzerinde deneyip deney tahtasına çevirmekten bıktım, her kafadan bir ses çıkmasına bıktım, millete açıklama yapmaktan bıktım , doya doya ehr yerini sevememekten bıktım, ilerde çocuğumu ısırırsa ne yaparım diye düşünmekten bıktım... Bıktım işte... Köpek derdi deyin ne derseniz deyin,isterseniz gülüp geçin ama umurumda değil, en azından cahil köpek sahipleri gibi en ufak bir zorlukta köpeğimi vermiyorum, başımdan savmıyorum, onu hortumla dövmüyorum.
İlk sahibi onu dövmüş ve olan bana olmuş. Benim elime güveni yok, benim elimi tehdit olarak görüyor, daha önce de köpek besledim yani onları tedirgin edecek-etmeyecek şeyleri bilirim ve eminim ki Nensi'yi etmiyorum.
Ne yapacağımı bilmiyorum :(