Evlendik efendim.
Koşturmaca koşturmaca koşturmaca. Nikah gününe dair aklımda kalan en belirgin şeylerden biri koşturmaca. Nikaha nasıl yetiştik, masaya nasıl oturduk, hepsi hayal gibi. Son dakikalarda bile sürekli her işe yetişme telaşındaydım. Merak edenlere, ayağıma Uzi bastı. Beni katakulliye getirdi.
Sabah erkenden saatim çalmadan uyandım. Daha kimse uyanmamıştı, aldım köpeğimi dışarı çıkardım. Uzun uzun gezdirdim, koşturdum Nancy'yi. Eve döndün, iki lokma yiyemeden yallah kuaföre gittik. Saç ve makyaj konusunda zaten kararsız olan ben tam bir gestapo olan kuaför sayesinde biraz gerildim . Önceden adam gibi model bakmamanın sonucu işte. Saçım makyajım yapıldı sonra ver elini Yıldız Parkı. Uzi'nin arkadaşı profesyonel fotoğrafçı, fotolarımızı o çekti. Ne zormuş modellik arkadaş. Şöyle dur böyle bak kafanı eğ gül yapay oldu bir daha gül, birbirinize bakın gülün vs. Zor iş vesselam.
Fotolar çekildi, eve döndük ben dinlenirim iki dakika su da içerim derken bu kez evdekiler salya sümük eşliğinde fotolarımı çektiler haydaa bir kez daha. Evden çıkma vakti geldi, Uzi'nin motorcu grubu da bize eşlik ettiler. Bir dolu motorcuyla nikah salonuna gittik. Annem , ablamın nikahına trafikten dolayı geç kalmıştı, çok üzülmüştük. O yüzden bu kez ya annem yetişemezse diye epey gerildim. Neyse ki benimkini görebildi.
Evetler denildi, tebrikler edildi koca bir ekiple eve döndük. Dinlendik kaynattık, bu kez de fasıla gitmek için evden çıktık. Biz düğün yapmadık. Onun yerine Beyoğlu'ndaki Teras Pera'ya gittik.
Sevdiklerimiz canlarımız yanımızdaydı. Çok güzeldi çok eğlendik, doyasıya giydim gelinliğimi de. Gerçi gelinlik sonradan beni dağladı , pişirdi ama olsun. Yine nişandaki gibi hissettik Uzi ile. Vay be dedik ne çok sevenimiz var. Mutlu olduk. Sevindik.
O gece eve döndüğümüzde tam anlamıyla yorgunluktan ölüyordum. Yürüyecek dermanım yoktu, üstüne üstlük krepe yapılan saçlarım açılmadı, alışmadık şeyde don durmaz misali takma kirpiklerim gözüme battı, banyoda hem ağladım hem saçlarımı açmaya,kirpiklerimi çıkartmaya çalıştım :)
Ertesi gün balayımıza gittik. Bodrum Torba Zeytinada Otel. Herkese tavsiye ederim harika bir otel. Çok memnun kaldık. Yemekleri, odaları, hizmeti her şeyi dört dörtlüktü. Okullar kapanmadığı için kalabalık değildi Bodrum, hava bunaltıcı değildi. Yine motor kiraladık. Doyasıya gezdik, dinlendik. Çok çok iyi geldi bu tatil.
Ve eve dönüş. İstanbul gelir gelmez hasta etti beni. Havasından mıdır nedir günlerdir hastayım. Ateşim de var başım dönüyor.
Pazar günü oy kullanmak için annemin evinin (artık annemin evi oldu) oraya gittik, oy kullandıktan sonra da anneme gittik. Şimdi neden gelinlerin ağladığını anlıyorum. Çok zor geldi. Yabancı gibi o evden Uzi ile evime dönmek zor geldi. Annemin hazırladığı yemekleri bile görünce ağladım. Ben ki öyle ana kuzusu değilmdir ama demek ki öyleymişim. Herkes normal zamanla alışıyorsun kendi evine diyor. Tabi ki alışacağım insan nelere alışıyor. Mutluyum, sevdiğim adamla evlendim, ikimiz bir yuva kurudk aile olduk bu çok mutluluk verici. Sevinçle uyanıyorum sevinçle işten eve dönüyorum ama o burukluğu üzerimden atamıyorum. Hemen burnum sızlıyor . Hemen bi ağlama isteği oluyor.
İşte durumlar böyle.
Yanımızda olan, yardımları dokunan herkese teşekkürlerim var. Şebo'ma, Ebru'ma ,aileme, herkese ama herkese teşekkürler ediyorum yavrularım benim.
not: Fotolarımız için Selçuk ÖZEKEN'e sonsuuuz teşekkürler.