27 Kasım 2008 Perşembe

İlişme

Sinirliyim,herkesi kırabilirim,kimsenin derdiyle tasasıyla uğraşamam,dünya yıkılsa umrumda değil,her an patlayama hazır bomba gibiyim...İstiyorum ki kimse beni ellemesin kimse naz yapmasın,trip atmasın benim derdim bana yeter,hiç bir şey için kimse ısrar etmesin,telefonu kapatmak isteidğimde kapatsınlar,msnden çıkmak istediğimde trip atmasınlar,eve gitmek istediğimde ısrar etmesinler UĞRAŞAMAM!!!
Adamı hasta etmesinler ben zaten hastayım!!!
!!!!!!!

25 Kasım 2008 Salı

D.D.T.S.T.

Bu aralar yine bana bir tuhaflık bir domuzluk geldi.Okulda en sevdiğim öğretmen arkadaşımla konuşmuyorum,aslında çok üzülüyorum,büyük bir olay değildi aramızdaki ama yine domuzluğum tuttu yanaşmıyorum ona.Duyduğuma göre konuşmak istiyormuş ama çekiniyormuş.Ya ben niye böyleyim?Bir kere birine kızınca bir türlü hırsımı alamıyorum,karşımdaki kusursuz olmak zorunda sanki.Bazen okulda yemekte bir konu konuşuluyor ( diyelim ilişkiler) ben fikirlerimi söyleyince insanlar "puck sen tam bir gerizekalısın" bakışlarıyla bakıyor.Ben mi çok ekstrem düşünüyorum onlar mı bir tuhaf anlamadım.Mesela en son tartışılan konulardan biri çocuk sevgisi.Ben normal çocukları pek sevmem,şımarıklığa gelemem,öfkeden sağa sola saldıran,annesine başkalarına vurup saçan,arsız çocuğa bir tane çakasım gelir.Her çocuk sempatik gelmez yani.O zaman diyorlar ki "neden öğretmen oldun?" Nasıl yani?Öğretmen her çocuğu sever mi? Hadi canım.Ben 1 yıl anaokulunda görev yaptım,çok güzel günlerim de oldu ama anladım ki normal çocuklarla bu iş yürümez (en azından benimle).
Şöyle bir mantığım var.Normal çocuklar bir şeyi yakıp yıkıyorsa sağa sola saldırıyorsa ,bin kere yapma dediğin şeyi yapıyorsa şımarıklıktandır (çok ekstrem durumlar hariç),ama benim çocuklarımın bunları yapmasının bir sebebi var.Benim üstüme başıma saldıran,saçımı yolan,kendini yerlere atan sürüyle öğrencim oldu ve olmaya da devam ediyor.Ama onların bir sebebi var.Kızamıyorum bile.Ama yollarda alışveriş merkezlerinde çocuklarına köle olmuş anne-babaları gördükçe deli oluyorum.
Benim bir öğrencim vardı anaokulundayken.P diyelim ona (Ebru bilirsin sen ) P. hayatında görüp görebileceğiniz en şımarık çocuklardan birisiydi.Annesinin bir tanesi,eşsiz yavrusu,şişmanlıktan ağzı gözükmez olmuş P. Uyumsuz,şımarık,paylaşmayı bilmeyen,arkadaşlarına sürekli zarar veren hırslı yıkıcı P. Annesiyle milyon kez konuşmamıza rağmen sonuç alamamıştık.Bir gün ben nöbetçiyken P. nin sürekli oyunları bozduğunu,arkadaşlarına vurduğunu görünce onunla konuşmak için sınıfın dışına almıştım,akabinde kapı çaldı ve annesi P. yi almaya geldi.O sırada P. avazı çıktığı kadar ağlamaya bağırmaya çirkin sesler çıkartmaya başladı (ağzını yaya yaya) . "Annneeağğğğ öğretmenim koluma vurduağğğğğğğ" ben şok! Annesi inanamayan gözlerle önce bir danasına sarıldı,sonra öldüren bakışlarını bana çevirip "puck hanım size hiç yakıştıramadım ,niye böyle bir şey yaptınız?" dedi.Ben şok üstüne şok yaşadım,ufacık adi veledin oyununa gelmiştim.Bu arada P. her biri at toynağı büyüklüğündeki elleriyle şişman yanaklarını sahte gözyaşlarını siliyor bana hınçla bakıyordu."Size artık diyecek hiç bir şeyim yok L. hanım. " dedim..P. Kabusum..Asla bir çocuğa vurmadım,ne kadar köpürsem de asla elimi bile sürmedim hiç bir çocuğa,tahammülsüzlüğüm kendi içimde.
Konu nereden nereye geldi.Neyse efem okulda bunlardan bahsedince ay nasıl olur yaa o zaman bu mesleği neden seçtin kiğğğ,çocuklar çiçektiğğrr anne olunca anlarsığğğnn.Anlamam efendim.Ben de çocuktum ama böyle salak entrikalar yapmazdım,çocukluğumu bilirdim.Şimdiki anne -babalar modern çocuk yetiştirme adına çok büyük yanlışlar yapıyorlar.Gerçekten bilinçli anne-baba sayısı o kadar az ki.Hala bana "bizim çocuk çok zeki hiperaktif" diyen aile var,halbuki hiperaktivite başlı başına bir sorun."Ay bizim çocuk 4 yaşında baleye gidiyo,ingilizce biliyo,satranç öğreniyor,ata biniyo,3 ayrı pedagogla görüşüyoruz,tüm geleceği planlandı" diyene koca bir kafa atasım var!Çocuk çocuk olmayı kaçırıyor,çocuk ya tüm imkanlar önüne sunulduğu için bocalıyor,boşluğa düşüyor,ya da ergenliğe girer girmez strese girip üst sınıf bir asosyal oluyor.Hadi buyur.
Bir velim bana ilk geldiğinde,oğlunun yanında sürekli onun olumsuz yanlarını anlatmıştı."Bu altına yapıyor,bu hala biberon kullanıyor,bu bezini çıakrtsam bile bana baka baka kapının arkasına kaka yapıyor,bu balkona hala cam diyo,bu banyoya hala okok diyo,bu duvarlara resim yapıyo,bu malını sahiplenmeyi hiç bilmiyo,bu bu bu buuu!" Sözü edilen çocuk daha 4 yaşında, IQ:56, orta derecede de zihinsel yetersizliği var ama sosyal,konuşuyor,yürüyor daha bir sürü şey.Ama konuştukça anlaşılıyor ki annesi üstü ıslanmasın diye hala elini yüzünü kendisi yıkıyor,giysilerini kendisi giydiriyor,kaşıkla yemek yiyemez üstüne dökülür diye biberonla çorba içiriyor,altı hala bezli çünkü annesi tuvalet eğitimi için havaların ısınmasını bekliyor ve bu görülme sırasında anne sürekli çocuğa kıpırdama,yapma,etme dokunma deyip duruyor.Sorun ortada çözüm de ortada ama anne göremiyor! Anne olunca kör mü olursun? Çocuk 7 aydır bende ve çok büyük aşamalar kaydettik.Tuvaletini tuvalete yapıyor ama annesiyle giriyor ve çocuk sadece kolzete oturup tuvaletini yapıyor onun dışında anne pantolunu indiriyor,kaldırıyor,siliyor,ellerini anne yıkıyor.Ama bunu da aşarız umarım.
Neyden bahsedecektim nereye geldim.Halbuki ben son zamanlarda insanları kırıp durduğumdan ve bunu umursamamamdan,sonra gece yatınca kendi kendime söz verdiğimden bahsedecektim.
Bu uzun ve sıkıcı yazıyı kim ne yapsın,tarihin tozlu sayfaları arasında yerini alsın.
Baştaki d.d.t.s.t. ise ablamla eşi daha sevgiliyken birbirlerine yolladıkları mesajın sonuna hep bunu yazarlardı,bakalım bilen çıkacak mı.
Bu arada fikir ayrılıklarına düştüğüm kişilere bu aralar en çok dediğim şey "Bana göre süt size göre çikolata".Bu da ipucu olsun.

22 Kasım 2008 Cumartesi

Kuzularım


Onların hepsi benim "çocuklarım".Okulda bize göre hepsi çocuk,hepsi özel bir çocuk ayrı bir dünya.En basit şeyleri bile yapabildiklerini görmek bizi bazen havalara uçuruyor.Raporlarında ele aldığımız yıllık amaçlarımız o kadar basit şeyler ki.1 Yıl içinde çalışılacak şeyler arasında; "Her bir eline bir küp alır,hareketli nesneyi gözüyle izler" gibi amaçlarımız oluyor.Hamurdan pasta yaptığını düşünüp "bu ne?" diye sorduğumda "hamuuur" demesi bile beni inanılmaz mutlu ediyor.
Yaklaşık olarak 7 yıldır özel çocuklarlayım.Ve hala birbirinden ne kadar farklı olduklarını (sadece zihinsel gerilik anlamında değil kişilik özellikleri bakımından da) anlıyorum.Mesela yandaki Ebru..
Ebru 18 yaşında.Down sendromlu ve havale geçirmiş.İnanılmaz komik bir kız.Çok şen şakrak,çok esprili.Okula geldiğinde bir keresinde "işte psikopat geldiii" demişti de yerlere yatmıştık.Kendisine ikram edilen kolayı içtikten sonra masaya koyup:" mm nefis" demesi başkaları için normal ama bizim için gülmekten kırılmamız anlamına gelmişti. Çok içinde gelirse "canım benim tatlı şekerim" diye sarılır öper Ebru.
-Ebru hadi bana bir şarkı söyle
-narinom nirininiam ( bi de oynar:) )

Sıra geldi Deniz'e.
Deniz de down sendromluyu.Du diyorum çünkü ayrıldı kurumdan.Deniz konuşmaz,başını yana eğmekten boynunda kısalma olmuştu.O dili içeri hiç giremezdi.Burada dikkatle görevini yaparken görülüyor.















Geçen yılki oğlum Atakan.Atakan ağır mental retardasyonlu.Annesi hamileyken hastalanıyor bildiğimiz grip hem de.Enfeksiyon bebeğe geçiyor ve Atakan doğuyor.Bu fotoğrafta üst üste koyup yıkmaya bayıldığı,uğruna heyecanlanıp nöbet geçirdiği blokları yıkmadan bir kaç saniye önceki halini görüyoruz.Atakan neşelidir,inanılmaz bir gelişme göstermiş yürümüş,konuşmuş hatta şarkı söylemiştir.Ah bir de heyecanlanıp nöbet geçirmese.Bakmayın masum yüzüne çok inatçıdır.İstemediği bir şeyi yapmadığı gibi bana yan dönüp kafasını sallardı olmaz anlamında.Yemeği beğenmezse tabağa bir vurur fiyuuu tabak bir tarafa Atakan bi tarafa.
İşte Bora.
Bora da Down sendromlu.Pamuk gibi yumuş yumuş.Ben onun "Aykekül" üydüm. (eski kurumumdan Bora)İlkokula yeni başlamıştı çok çalışkan ve mutlu öğrencim Bora.Kekeleme sorunu vardı.Jelibona da bayılırdı.Her ders ikimiz bir paketi yerdik.


İşte bir grup daha.Soldan sağa:Ogün ( epilepsi hastası,her nöbette her şeyi siliniyor bir daha baştan alıyoruz),Atakan bizim Atakan,ben,Ogün'ün üstün zekalı kardeşi Arjin.
Veee adamlarımm Alper ve Nafii.
Bu ikiliye bayılıyorumm.
Önce Alper:
18 Yaşında,orta derecede zihinsel engelli.Mutlu,şakacı,şımarık,sevgi arsızı.Beni görünce "uyğğyyyyyy" diye bağırır sevinçten çağırır beni yanına,yanaığımı öpmek için kafasını uzatır.
-Alper ağzını kapat
-mm (Alper in ağız kapatmaktan kastı alt dudağını üst dişlerinin gerisine almak:) )
-Böyle değil tamamen kapat.
-Apler kapatır ama mutluluktan çok kapalı duramaz o ağız.
Sevdiğini kıskanır,derste başkası da bizimle olsun istemez,ders yapmayalım konuşalım,onun gönlünü yapayım ister hep.

Ve Nafi:
Nafi de 27 yaşında down sendromlu.Koca göbekli ( gerçi şimdi diyetisyene gitmiş öyle dedi),beni eve cacık içmeye (kendi yapacakmış) çağıran,derste bana gül getiren,sınıfımı dağınık görünce bana pasaklı diyen,derste ben ona yıldız verince "ben seni yerim diyen" bir "çocuk" Nafi.
-kıkır kıkır
-Ne oldu niye gülüyosun Nafi?
-Hoşlandım!
-Ne oldu?
-Ben sana aşık oldum.Ben seni yerim.
_!?&%^/!

Nafi oruç tutar ramazanda ben de sordum.
-Ne diyorsun niyet ederken gece?
-Allahım anneme babama akıl fikir ver diyorum
-!+^?%=%&?&!


Ondan aldığım duyumlara göre bana pazartesi çiçek getirecekmiş.Romantik çocuk.

Fotoğrafı bende olmayan bir sürü böyle öğrencim var.Burada hepsiyle ilgili bir eşy anlatsam destan olur.Kendini kadın sanan ve ısrarla "ben kadınım" diyen kara bıyıklı iyi kalpli Güven,sürekli yanınızda televizyon açık sandığınız hiç susmayan Mertcan,aylarca parmak kasları için çalışıp sonunda netice aldıp sevindiğimde boynuma sarılıp "seni tok seviyoum" diyen Berat...
Seviyorum çocuklarımı.Bu kadar iki yüzlülüğün,yalanın,kötülüğün,anormalliğin,sapıklığın olduğu bir hayatta bana o kadar normal ve doğal geliyorlar ki.Sevgileri çok gerçek,sezgileri çok güçlü ve hepsi birbirinden çok farklı.

İyi ki bu mesleği seçmişim.

20 Kasım 2008 Perşembe

Korku


Ebru (prima rima) nun yazısını görünce yazma arzum depreşti.
İlk korkumla kendimin yeni farkına vardığım yaşlarda tanıştım.Birden geceleri minik minik adamlar görmeye başlardım herkes yatınca.Böyle evleri vardı merdivenli,ben de onların yanındaydım,aslıdna istemezdim orada olmak ama gece olunca onları görürdüm.Başka bir kapı açılırdı sanki geceleri.Bir çok defa annemle babama anlatmama rağmen kötü rüya zannettiler ama ben büyüyünce anladım ne kadar korkunç olduğunu.Sonra çocukken okula palyaço gelmişti,herkes gösterinin sonunda yanına gidip burnunu sıkıyordu falan.Ben de sıra bana geldiğinde yaklaştım,palyaço bana parmağını sallayıp "Olmaaaz küçük kız" dedi.Ve ben o gün bu gündür inanılmaz korkarım onlardan.Ertesinde de Parlament siname klübü gecesinde "O" adlı film vardı.Çocuk aklımızla ablamla yalvarmıştık annemle babama isleyelim diye.Öyle ya büyük olay parlament sinema klübü filmleri izlemek.Ertesi gün okul var çünkü geç saatte yatmamız yasak.Yalvar yakar ikna ettik.Ben nereden bileyim filmin böyle olduğunu.Günlerce gecelerce uyuyamadım,ne zaman gözümü kapasam Pennywise ı görüyordum.Bir gece ağlamalarıma babam uyanmıştı gece başımda durmuştu. ( Yıllar sonra favori kitabım oldu "o" (it! ) )
Sonra 12-13 yaşlarımda yağmurlu bir günde arkadaşımla bir çanta bulduk.Bir hırsız çalmış parayı vs alıp fırlatıp atmış gibiydi.Kimliği vs almamıştı.Kimliği karakola götürdük babamla.Çantadan çıkanları teslim ettik.Bir şey hariç;bir kitap.Kitabın kapağı yoktu.Onu bulduğumuz gece okumaya başlamıştım ve bırakamamıştım.O yüzden ona el koymuştum şimdi utansam da.Saklamıştım kitabı herkesten.İlk korku kitabımla ve Stephen King amca ile de böyle tanıştım.Kitabın adı: Korku ağı imiş. (salem's lot).
Kendimi bildim bileli korkuyla yaşıyorum,bir çok ilginç olay da geldi başıma,gelmeye de devam ediyor.Örneğin geçen gün gündüz uyurken bir rüya gördüm,hala hatırlıyorum.Saat 5 gibi kestirirken gördüm.O kadar gerçek o kadar korkunçtu ki.Rüyamda; bir hastane odasındaydık ablamla.Ablam yatakta yatıyordu.Mavi boyalı bir odaydı.Odanın kapısında minik bir antre vardı oturduğumuz yerden girişi göremiyorduk.Birden odaya bir "şey" girdi.Ne olduğunu bilemiyorum tarif edemem ama sadece kafamızın içinde sesini duyuyorduk.Varlığını hissediyorduk.Odadaki saf kötülük gibi bir şeydi.Girişten sadece kıyafet gibi vücudunun bir parçası görünüyordu minicik bir yeri.Ve sürünüyordu sanki.Oda kararmıştı,atmosfer değişmişti.Ablam ağladı,o "şey" orada ama bir şey yapamıyoruz.Ben kendimi zorladım zorladım ve uyandırdım.Uyanmasaydım o "şey" in gerisini görebilecektim ama sanırım dayanamam buna.Çünkü bu rüyayı ilk görüşüm değil.
Rüyalardan çok etkilenirim.Şu an yazarken bile korktum.Bana birden bir haller olur.Odadayken birden içime bir korku dolar ve paniklerim bir şey hissetmiş gibi olurum.Hani görmez ama anlarsın ya öyle bir şey.Şimdi bazen Nancy evde bir yere bakar ve havlar veya ulur durduk yere.Baktığımda bir şey yok ama o ne görüyor bilemem.
Bu arada fotoğraflardakileri tanıştırayım.İlki çocukluk kabusum pennywise."O" filminden bir sahne.
Ötekisi ise İncubus.Yani onun tasviri elbette.İncubus gece uyuyan kadınlara tecavüz eden iblisin adı.Kadın olanı da succubus oluyor.Bir yerde İncubus un korkunç ve ünlü bir tasviri vardı ama bulamadım.Bulursam koyarım.
Yatayım artık,yatabilirsem...

18 Kasım 2008 Salı

Hayaletin garip huyları


Favori kitaplarımdan birisidir yandaki.Okurken yerimden kımıldayamam korkudan.
Ben uzun zamandır tuhaflıklarımı yazmak istiyordum sonunda fırsat buldum.Benim kendimde çok tuhaf bulduğum huylarım acayipliklerim vardır.Onlardan bahsetmek istiyorum.Ayrıca sizlerden de acayipliklerinizi yazmanızı isteyeceğim.Bunu MİM olarak yapalım.
Okurken de hayatım boyunca idolum olan ve daima da öyle kalacak olan Madonna'dan bu aralar favorim olan şarkısını dinleyebilirsiniz.
Benimkilere gelince:
Sıcak terlik giyemem;birisinin ayağından çıkardığı ayakkabı ve-veya terliği asla giyemem.
Birinin yeni çıktığı tuvalete de asla giremem.
Telefonda konuşurken birisi bana kaş-göz-el-kol yaparsa bir şeyler anlatmaya çalışırsa çok sinirlenirim ve hiç bir şey anlamam.
Bazı şeylerin çizilerek anlatılmasına ihtiyacım olur.Karmaşık olayları hemen idrak edemem.Ya canlandırmayla anlatılması gerekir,ya madde madde ya da çizerek.
Matematik konusunda kesinlikle üst düzey yeteneksizim.Öyle ki bazı durumlarda parmak hesabı yaparım.
Pc başında otururken ayaklarımı havaya dikip otururum.
Çiçekleri önce koklarım sonra da ucundan ısırırım.Neden bilmem ama kendime mani olamıyorum.
Bir şey düşünürken işaret parmağı tırnağımla baş parmağımı tırnaklarım.
Birisiyle konuşurken kendi içimde düşündüğüm şeyleri sesli söylediğimi zannederim ve "dedim yaa" diyebilirim.
Ojelerimi dişlerimle sökmeye bayılırım.Özellikle parlatıcıları.
Dışarda kullandığım bardakları mutlaka koklarım.Kokuyorsa kullanamam.
Tuvalette bir şeyler okumaya bayılırım.Eğer yanımda kitabım vs. yoksa deterjan kutuları da okuyabilirim.
Elimin yanlarını fark etmeden ısırırım ve ne zaman yaptığımı da bilmem.İzi görünce anlarım.
Gazeteyi benden önce başkası okursa nedense çok sinirlenirim.
Biri konuşurken gözünü gözüme çok dikerse rahatsız olurum neden bilmiyorum.Halbuki başka tarafa baksa daha da rahatsız olurum . ( Manyaklık işte)
Evde aşağı yukarı aynı tabakları,aynı bardakları ve çatal bıçağı kullanırım.Bir kaç tane belirlediğim vardır sadece onları kullanırım.
Gördüğüm herkesin önce ayakkabılarına bakarım.Kadın-erkek,çocuk,yaşlı fark etmez.Ayakkabı çok önemlidir benim için.Aynı zamanda ayaklar da.Farkına varamadığım bir fetişim mi var acaba?

Daha bir dolu şey vardır mutlaka şu an aklıma gelmeyen.Ben tuhaflıklarıma şaşıyorum ama mani olamıyorum.

Sıra geldi Mim'e.
Bukle'yi
Ebru'yu
Gizem'i
mimliyorum.Haydi bakalım tuhafmim'e hoşgeldiniz.

16 Kasım 2008 Pazar

Doğum günüüü


Bugün 23 yaşımı bitirdim,dün gece arkadaşlarımla bunu kutlamaya gittik .Eğlendik,içtik,şarkılar söyledik,göbek attık.Sesim gitti,şu an ağzımda pastil,başımda bir ağrı...Yorgunum serilmeye gidiyorum..

18'den sonrası çok hızlı geçiyormuş yahu,ne zaman geçti yıllar?

14 Kasım 2008 Cuma

Gülen bir Atatürk























Mailime arkadaşım Behiye'den gelen şahane Atatürk fotoğraflarını herkes görsün istedim.
Harika fotoğraflar.

12 Kasım 2008 Çarşamba

MİM!!! Karmaşık çantam



Ebru beni mimlemiş!Ben de bloglarda görüp duruyordum mim mim diye baktım millet açmış çantasını dökmüş ne var ne yok.Yahu benim çantam dağınık ben aradığımı bulamam.Ama madem mimlendik açtık çantayı pis kağıtları attık çektik foto.Hep özenmişimdir şık bir çantam olsun şık cüzdanım olsun içini bir açayım mis gibi parfüm koksun kadınsı bir havası olsun.Yok yok yok demek tarzım değil ne yapsam şık olmuyor darmaduman oluyor.
Çantamda ilginç bir şey yok valla,temizledim ondandır belki çünkü ilginç kağıt atıkları çıktı.
Ben de şimdi Esther i mimliyorum :) Haydi Esther neler var çantanda :)

9 Kasım 2008 Pazar

Nancy



Benim serseri ve çılgın köpeğim.Tüylerine doyamadığım ingiliz cocker spanielim.Onu geçen yıl bu zamanlar petshop sahibi arkadaşımın dükkanının önünde görmüştüm.Islak ve leş gibiydi.Eski sahibi binbir hevesle çocuklarına almış ve daha sonra yavrucuk eve işeyip dişlerini çocuklarının elleriyle kaşımaya çalışınca da aynı sorumsuzlukla arkadaşıma "Sat bunu" diyerek verilmiş.Bir mal gibi,bir sehpa gibi.Arkadaşım dükkanını taşıyordu o yüzden kapıya bağlamıştı,dıaşrda da yoldan geçen çocuklar önüne şeker cips hatta yanan sigara vs atıyorlardı.Ben yıkamak ve bir gece kalması için aldım ve öyle kaldı.Veremedim veremez oldum onu başkasına.Kendine aşık etti it.Hayatım boyunca köpeğim vardı ama apartmana taşındığımızdan beri (4 yıldır) köpeksizdim.Nancy kıllı vücudu,azgın dişleri ve ortalık yere yaptığı değişik kıvamdaki kaka ve çişlerle beni kendisine bağlamayı bilmişti.Sahibini kandırdık para vermeden verdi Nancy'yi bana.Önce tuvaletini hallettik,sonra da ellerimi kollarımı paralamasını ve paçalarıma terlik misali yapışmasını.
Benimle olan otorite savaşı devam ediyor aslında bir çok kere kan revan içinde kaldı elim kolum ,hala izlerim de var ama hangi aşk acıtmaz ki.
Bir köpek sahibine nasıl bu kadar benzer bilmiyorum ama Nancy de benim gibi Anormal.Acayip acayip davranışları var.Çılgınca bakışları var mesela.
Yatağımın içine girip yorganımı dağıtıp yatağın altında hav hav havlamaya bayılıyor.
Vücudunun herhangi bir tarafını kaşısam hemen arka bacaklar kendini kaşırmış gibi hareket etmeye başlıyor.
Apartmana girince veya çıkarken merdivenlerden hep duvarın dibine yapışıp yürüyor resmen yapışıyor yan yan yürüyor.
Eve birisi gelince sevincinden önüne kimin ayakkabısı gelirse alıp evin
ortasına getiriyor.Hatta misafir varken bulursa benim iç çamaşırımı getiriyor.
Uyurken insan gibi mıyıldanır,ağzı kapalı bof bof havlar
Ağlarken kucağıma gelip yüzüme bakar ve yalar

İlgi isterse ve ben pc başındaysam yattığı yerden gözünü bana diker,yanıma gelip ayağımı ısırır ve kaçar.
Kendi kendine bisküviyi veya kemiğini belleyip ta öbür odada olsa bile yanına gidince bi bana bi kemiğe bakarak kemiğin yanına koşar
Sevinince kendince en kıymetli eşyasını getirip bırakır (çorabım,parçalanmış topu,halatı vs)
Kendisi işerken kaka yaparken gözümü gözüne diker ennn
emrah pozlarında
Minik bir kilimimiz vardı önceden ne zaman sersek hemen üstüne koşup çiş yapar.Artık seremiyoruz onu.
Dışarı gezmeye çıkarken kayışını ağzına alıp kendini gezdirmek ister.
Banyodaki lavaboya gider oturur.
Elimi dişlemek için ağzını açtığında esner.
Döner sandalyeme çıkıp yatmayı çok sever ama ilk çıktığında sandalye durmadığı için bacakları titrer,titredikçe de sandalye döner döndükçe bizimki inemez bu böyle gider.
Ben önünde ani bir hareket yapınca birden panik olur.
Daha bir sürü bir sürü tuhaflığı var..İyi ki de var,o her tuhaflığıyla benim her şeyim.Şu an sırt üstü yayılmış yatağımda,eminim ki ben girince hemen sırtıma yatacak ve ığğ yapıp uyumaya devam edecek...
iyi geceler..

6 Kasım 2008 Perşembe

Köpeğim hav hav der

Çocuklarla dersteyken çocuk sıkılıp ta ben sıkışınca söylediğim favori şarkımdır "Köpeğim havhav der".Nancy'nin çılgın fotolarını çekerken de bu fotoyu görücne aklıma bu şarkı geldi.
Şu an içerde komşumuz ve 4 yaşındaki çılgın oğlu var.Veledin adını bilmiyorum ama komşuyla annem epeydir kanka olduğu için artık sormaya utanıyorum ben de "çocuk " diye sesleniyorum ne yapayım.Annelik nasıl bir manyaklıktır ki velet türlü delilik yaramazlık yaparken evi birbirine katarken annesi "Bebeğim,anneciğim yapmaağ" diyebiliyor?Nasıl köpürmüyor,nasıl duymazdan geleiliyor cırıltısını?Anne olunca böyle duyarsızlaşıyor musun bu seslere?
Ben hep şaşırmışımdır buna.Çocuk etrafta pervane gibi döner ve sesler çıkartırken annelerin hiç böyle bir olay olmuyormuş da ben hayali görüntüler görüyormuşum gibi davranmasını aklım almıyor.Ben bir şeyle meşgulken dışardan gelen seslere konsantre olamam artı sinirlenirim.Telefondayken mesela başka birisi gelip bana bir şeyler söylerse sinirlenirim,msnde yazarken annemin ne dediğini duymam bile,aile ile görüşürken çocuk vızıldıyorsa aileyi duyamam anlamam bön bön bakarım kanalize olamam.
Bu annelere verilmiş bir hediye midir?Ablamla konuşurken Ece geriden belki bin kere "annee annee anne?" der ablam duymaz bana anlatacağını anlatmaya devam eder.Nasıl yani? Nasıl duymaz rahatsız olmazsın?
Ben de bütün gün çocuklarlayım ama duyarsızlaşamıyorum?!
Öğretmenlik adaylık kurslarımız başladı.Artık yarım öğretmenim,1 yıl sorna tam yetkili kadrolu öğretmenim süper bir şey.Kusrun ilk günü kim derse geldi?İlkokul müdürüm!! Şaka gibi,adam 40 yıllık öğretmen,ben de öğretmen oluyorum ve adam karşımda.Onun için ne büyük mutluluktur bu."İbrahim bey siz benim ilkokul müdürümdünüz " dedim.Adam nasıl sevindi.Bizim öyle bir şansımız olacak mı?Bir gün yıllar sonra beni tanıyabilecek duruma gelebilecekler mi öğrencilerim?
İş yerinde bir dergi çıkartmaya karar verdim.Hiç bir öğretmen yanaşmadı 15 günde bir alanları ile ilgili bir makale yazmaya araştırma yapmaya.Ben de bunu anlamıyorum.Bu konuda yazacak kadar bilgili değilsen,hadi bilgiyi de geçtim (aslında geçemem bu insanlar üniversite mezunu öğretmenler ÖĞ-RET-MEN-LER!! ) biraz internetten araştırıp bir yazı yazamazlar mı?İşte ülkemde de her şeyde olduğu gibi bu meslek te öylesine yapılıyor.Aileler için bir adım atalım diyorum tıs,bilgilendirelim bir yayın çıkartalım bari 15 günde bir bir şeyler yazın diyorum yok.Ben kendi başıma da olsa yazacağım kararlıyım.
2 Gündür ağlamıyorum bu bir gelişme galiba.Hayat nasıl unutturuyor en üzücü şeyleri bile.Nasıl ya daha 2 hafta öncesine kadar evlenme planları yapıyordum!
Hem zor hem de ne basit her şey.

2 Kasım 2008 Pazar

çöpçatanlık mevzuuu


Bir kaç gün önce Ş. ve B'nin arasını yapmak için onları msnde çat diye ortak konuşmaya aldım. (biliyorum salakça bir şey, bana yapılmasından nefret ederim ama başka türlü çıkamadım içinden).Tanıştırdım,dedim "Bu B,bu Ş tanışın bakayım" falan.İlk gece 2 buçuğa kadar konuştular.2.Gece ne oldu bilmiyorum,dün yani 3. gün Ş ve B beni çat diye ortak konuşmaya aldılar,akıllarınca beni yiyecekler.Uyduruk bir kavga yaptılar işte bak ne biçim insanlarla tanıştırıyosun beni ne biçim kız-erkek bu ya falan gibi.Ben de yer miyim be hey heyttt.Sonra gerçeği açıkladılar.Manita olmuşlar meğer.Hadi bakalım kedi olalı bir fare tuttum.Bir gece önce karar vermişler efem hoşlanmışlar birbirlerinden.Görüşecekler en kısa zamanda.Artık insanlar böyle mi tanışıyor yahu.Annem internetten tanıştığın insanlara dikkat et derdi eskiden ama artık alıştı.Şu anki arkadaşlarımın,dostlarımın çoğu ile internette tanıştım.
Artık hayatımız iş-ev olduğu için işte uygun arkadaşlar-sevgili bulamazsak internetten buluyoruz.Belki de dışarda tanışacağımızdan daha çok tanıyoruz birbirimizi.İnternet deyip hafife almamak lazım.Yalancı her yerde yalancılık yapar,adilikse nette de yapılır dışarda da.Gazetelerde çıkar ya haber internette tanışıp evlendiler falan diyr.İnternet sözcüğünü bastıra bastıra.Ne var yani olamaz mı,tanışma tanışmadır gerisi teferruattır.Nette tanışırsın hoşlanırsın bir adıma tmadan yüzünü şeklini görürsün,yüz yüze görüşürsün,takılırsın,öpüşürsün koklaşırsın olmaz mı yani.Ha olmaya da bilir.Diyelim adam nette olağanüstü ama bir görüşüyorsun pısss elveda gelecekteki sevgilim merhaba msn flörtüm.
Ş ve B nin hikayesi yeni başlıyor,benimkisi bitmişken yeni bir başlangıç..İyi dileklerim onlarla olsa da bir sır vereyim;ilişkilerin uzun süre ve emek istediğini anladığım için yürümeyebilir diyorum.Amacım onların çöpünü çatmaktı elbette ama yüzyüze görüşmeden konuşmadan cesur bir karar aldılar bravo.Etrafımda bir sürü aşık olmak isteyen insan var.Biz Burak'layken "kıymetinizi bilin sevmek sevilmek için her şeyi yaparım" diyen bir sürü kişi oldu.Bu kişiler hep hep hep aşık olmayı bekliyorlar.Her tanıştıkları insan onlar için potansiyel,her kız arkadaşın onları bekleyen sayısız güzel arkadaşı vardır tanıştırsana derler.Ben de öyle mi olacağım yahu,her zaman yanında bir sevgilin olmak zorunda mı?Daha mı yarımsın böyleyken?
Sabah facebook u açtım,Burak mesaj atmış.Kendini de üzüyor beni de.Sonunda demiş ki:ne düşünüyorsun bilmiyorum ama lanet olsun seni herşeyden çok seviyorum... :(
Ben de onu çok seviyorum ama olmaz,olmuyor olmayacak ta...
Gidiyorum Ece'yi Nancy 'yi alıp parka gideceğiz...
İyi pazarlar.


Not:Bu yazı dış güçler tarafından sansüre uğratılmış isimler kodlanmıştır.Bilginize !