28 Mayıs 2011 Cumartesi

Kırk yıllık kına gecesi oldu bekarlığa veda partisi

Son günlere girdik artık. Kalan günler iki haneden tek hanelere düştü.Evimiz pek güzel oldu bakıp bakıp seiniyoruz, yeni eşyalarımızı kullanıyoruz, güzel sofralar kuruyoruz kendimize, minik detayları tamamlıyoruz. Planlı ve programlı gittiğimiz için işlerimizi tıkır tıkır hallettik, evde keyif bile çatıyoruz. Sadece usta sorunlarımız oldu, klasik "yaparız ederiz abi" ustalar yüzünden eve tıkıldığımız oldu ama biz zaten evde vakit geçirmeyi fazlasıyla seven (neredeyse asosyal olacağız) tipler olduğumuz için evde kalıp Ps3 oynamakbize epey cazip geliyor. Eh ama hava güzelleşti, motor sezonu açıldı biz daha doya doya motorumuzla gezemedik, artık balayında gezeriz diye kendimizi avutuyoruz. Her şey bir yana bütün bu tantana bitsin de hayatım düzene girsin istiyorum artık. Eşyalarımın çoğu Uzi'nin evinde (yani bizim evde) , annem anında odamı bozdu kendine oturma odası yaptı, şu sıralar koltukta misafir gibi yatıyorum yani. Yeni evime ancak kitaplarım girince bana sıcak geldi, tanıdık geldi, çünkü bana ait olan , benim dünyama ait olan şeyler kitaplarım, o küçük odanın en çok o kısmını seviyorum bu yüzden.
Maddelerimizin üstüne tek tek çizikler attık o günü bekliyoruz. Yarın kına gecesi var, bugün kına malzemeleri almaya gittiğimiz yerde adamın birini paralayacaktım. Onu da alın bunu da alın, yahu istemiyorum kardeşim. Biz evde bir avuç insanla, yakınlarımızla zaten küçücük evde kendi kendimize oynayıp eğleneceğiz. İstemiyorum bindallı, istemiyorum kına tepsisi, istemiyorum arkadaşlarıma vermek için kına gülü aaaaaaaa.Bir de "ay ağlayacaksın o gece olmaz" diyenler var. Şaka değil gerçek. Tamam evimi bırakmak, başka bir eve geçme fikri beni mahsunlaştırıyor olabilir ama ağlamak ne. Güzel birşey bu, mutluluk, sevinç neşe olmalı. Sanırım "çok güldük ağlayacağız" ekolunden gelenler bu kınada gelini ağlatma niyetlisi olanlar. Ağlamayacağım oynayacağım tef bile aldım ahay.
Erkeklerin yaptığı alternatif kına gecesi planı ise evde ps3 oynamak. Temiz ve eğlenceli. Biz varken doyasıya oynanamayan pes sonunda dırdırdan uzak doyasıyya oynanacak . Hayaldi gerçek oldu.

19 Mayıs 2011 Perşembe

Home


Bize yuva olan Dünya... Cömert, gizemli, muhteşem Dünya... Muhteşem bir dengede, ahenkle hareket eden, her şeyin birbirine bağlı olduğu Dünya'nın belgeseli bu. İnsanlık olmadan önce milyonlarca yıl var olmuş, eksilmemiş aksine çoğalmış Dünya'nın biz geldikten sonra ne hale geldiğini anlatan harika bir belgesel Home. iz var oldukça o ahenk bozulmuş, yıkıma uğramış, bir çok tür yok olmuş ve olmakta. Çok çarpıcı görüntüler ve çok çarpıcı bir anlatımla tokatlar atıyor bize. İzlerken "işte" dedim "kıyamet, öyle birden kopmayacak, kıyamet bu, sonunda petrolümüz , suyumuz bitecek. Topraklarımız zehirlenecek, hayvanlarımız tükenecek, ağacımız da tükenecek. O zaman sonumuz tıpış tıpış gelecek. " 
Belgeselin sonuna doğru iyice karamsar olmuştum ki "karamsar olmak için çok geç" diyerek bir parçacık umut kırıntıları gösterdi bu kez bana. Aslında tüketim ve yıkım o kadar hızlı ki o bir parçacık umut bile son çırpınışlardan başka birşey değil. Yine de yapılan iyi şeyler var. Bizim dahil olmadığımız, ülkemizin aptal projelere harcadığı paralara tutulan alkışlara bakılırsa da asla dahil olmayacağımız "iyi şeyler" den bahsediyorum.
Mutlaka izlenmeli.

Home

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Bir canavar yarattınız tebrikler

Canavar var içimde. Kocaman, koca sesli. Olmadık zamanda ininden çıkıp höraaaaaaaaaaaağğğğğğğh diye hedefe nokta atışı yapıyor. Ama yakında tazmanya canavarı gibi döne döne yıkıp geçeceğe benziyor az kaldı.
Aylar öncesinden listemizi yapmışız, işlerimizi planlamışız tıkır tıkır halledip üstünü çiziyoruz. Kendi planladığımız işlerimizi aksilik olmadan gidip yaptık. Amaaaaaaaaaaa bizim insanımızı hesaba katmamışız. Yaparız ederiz diyen, Türk işi iş beceremeyen insanları unutmuşuz. ( şimdi milliyetçiler hiç bikbiklenmesinler çekemeyeceğim Türk işi işte "hallederiz yaparız". )Bir yatak başlığı alıyoruz, olay oluyor, önce yanlış getiriyorlar, biz bunu takalım doğrusunu getiririz diyorlar, haftalarca bekletiyorlar, önce yanlış renk getiriyorlar, sonra da yine yanlış boy olanı getiriyorlar. Bu arada şu gün geleceğiz bu gün geleceğiz diye bizi evde tutuyorlar. Onlarca kere arıyoruz, ay not alıyorum söylerim tamam diye oyalıyorlar. Neyse getirdiler düzgününü, bir de hediye yatak pedi ve nevresim takımı. Sus payı herhalde.
O bitiyor, mutfak dolap kapakları yenilenecek. Yönetici geliyor not alıyor. Bu yaklaşık bir ay önce oluyor. Bir görevli gelecek banyoyu halledecek, sonra o mutfak için usta getirecek  ben de mutfak eşyalarımı yerleştirip ajandamdan o maddeleri sileceğim. Ama yoook hangi iş zamanında olmuş ki. Bir çok kez arıyoruz yine aynı mesela bakıcaz yapıcaz. Politikacılar gibi boş vaat. En son pazar günü güya görevli gelecek ustayı getirecek. Arıyoruz "haa şey ya mutfak için usta gelmiyor" ya nasıl arkadaş. Niye haber vermiyorsun. Sen gelecektin sen niye gelmiyorsun. Kem küm. Bu insanlarla uğraşamıyorsun, laf anlatamıyorsun,senin zamanını çalmayı saygısızlık etmeyi düstur edinmiş çünkü bunlar. Bu tür adamlara mecbursun bir de. Yüzüne tükürsen yarabbi şükür diyecek adamla takışırsan senin başka işini aksatacak çünkü. Yaparlar böyle bunlar.
Temizlikçi geldi cuma günü. Evli evi halie sokulacak ev camlar dolaplar banyodur köşe bucak temizlenecek. Hanımefendi önce geç geldi. Çayını sigarasını içti. ( Ben sigara kullanmıyorum bu arada ) . Ağır ağır ağır ağır aaaağğğğğğğğğğğğğııııııııııııır işlere başladı. Bir baktım, leş gibi terliğini yatağıma dayamış camları siliyor, yetmiyor aynı leş terlikle yemek masama basarak cam siliyor, yetmiyor beyaz sandalye mindemime basıyor. Leş viledayı bej koltuklara sürüyor. Banyonun küveti lavaboyu küveti bana temizletiyor, tozu bana aldırıyor, mutfak dolaplarını bana toparlatıyor. Dolabımı açıyor senli benli konuşuyor. "Oldu mu bak bakim gı?" diye beni çağırıyor. Ben de bir dakika ya nerden senli benli olduk, bu koltuğun yatağın minderin hali ne, bu banyonun hali ne, sen mi iş yapacaksın ben mi, parayı da kırışalım o halde demiyorum diyemiyorum. İyi olacağım ya, o kadın bu şekilde ekmek kazanıyor diye ukalalık etmeyeceğim ya. Ezmiş gibi olmasın ya. İyi bok yiyorum. Kocası geliyor ayakkabılarıyla yerlere basıyor iz yapıyor ve yüzsüzce siz de basıyorsunuz diyor. Benim evim burası ayı !
Bir perde dikilecek, adam alıyor not, şöyle olacak böyle olacak. Sonra da tamamen kendi kafasına göre böyle daha güzel olur diye farklı dikiyor. Ya sana sorduk mu be adam sana sorduk mu? Benim işimi hop bir hafta daha aksatıyor.
Türk kafası bu işte. Yeni tanıştım. Bu kafayla da bizden bir halt olmaz. İşini düzgün yapan işine saygı duyan adamlar olmadıkça bir halt olmaz bizden. Lafa gelince laf çok ama iş yok. Tıpkı başımızdakiler gibi. E böyle adamları da böyle dangalaklar seçiyor zaten daha ne.
Ben gerçekten salağım sanırım ya. Demek ki, böylelerini ezmek gerekiyormuş emretmek gerekiyormuş.
Beni evlilik işleri değil bu dangalaklar strese sokuyor.
Hıyarlar !

3 Mayıs 2011 Salı

Arabesk

Köpek gibi ağlama isteği, kendini yerden yere vurma isteği, müziği sonuna kadar açıp koşma isteği uyandırıyor arabesk. Lisede birine deli divane oluyordum. "İşe yaramazın biriydi" demek geldi içimden ama vazgeçtim. Beni ben yapanlardan biriydi o çünkü. Prense ulaşana kadar öpmek zorunda olduğunuz onca kurbağadan biri yani. Nasıl aşığım ve nasıl saçmalıyorum kendime şaşıyorum. Telefonunu çaldırıp sesini dinliyorum. Bazen arayıp güya ordan burdan konuşuyorum O'nunla. Gururum falan yok , gurur ne ki bütün dünya bilsin istiyorum aşığım ulannn.Ayrıldık sonra, terk etti beni. Hem aldattı hem terketti üstelik.
Yaz geldi. Mezun olduk. O yaz boyunca kendime eziyet ettim. Arayıp sesini dinledim, ona mektuplar yazdım ama yollamadım tabi ki. O yaz Alanis Morissette yazıydı. ( Bir sonraki dönem Nirvana, bir sonraki dönem de Papa Roach dönemiydi mesela ) Defalarca ama defalarca That Particular Time'ı dinledim. Artık kafamda bir makine vardı ve loopta sürekli bu şarkı çalıyordu. Hayatımın ikinci dramını yaşıyorum kendi kendime. İlkinde bir önceki yaz babamı kaybetmiştim. Benimkisi avuntuydu işte.
Kendimi biliyordum ama ergendim , değil duygularıma hormonlarıma bile hakim değildim ki.
Hayatımın kendimce dramatik ve önemli olaylarını hep bir şarkıyla özdeşleştirmişimdir. Back to Black, Ah Bu Ben, Seni Kaybettim, Breath Me, Pins And Needles hatta ve hatta Ain't it Funny ve daha niceleri... Benimle benzer duyguları yaşamış ve acı çekmiş, benden daha iyi ifade yeteneğine sahip insanların yazdığı şarkıları kendi acılarıma fon yaptım. Kendimi kahretmekten zevk aldım.Herkesin büyük bir üzüntü yaşadığımı bilmesinden de faydalandım çünkü böylece günlerce perişan dolaşabildim, şiş gözlerle işe gidip gelebildim, telefonda "nasılsın" diye sorduklarında rahatlıkla" bok gibiyim" diyebildim. Arabesk ruh halleri güzeldir. Bir sabah uyanıp "öf bu ne bunalım ya " diye düze çıktığını hissetmek ve güçlendiğini fark etmek de güzeldir.
Zaten ben en güzel yazılarımı da üzgünken yazdım.
Bu şarkıyı da Pins And Needles eşliğinde yazdım mesela.

2 Mayıs 2011 Pazartesi

Hoşgeldin


İşten bi çıktım, hava ılık. Şaşırdım çünkü ilkbaharın ilk iki ayı daha çok kış havasında geçti. Ama sonunda geldi sanırım.





Kaldı 33 gün.