23 Ekim 2013 Çarşamba

Döndük



Döndük. Şebo'nun dediği gibi "dünyanın en güzel şehirlerinden birinde yürüdük kilometrelerce". Kalbim Siena'da, Floransa'da ve diğer yerlerinde kaldı İtalya'nın. Ama en çok Floransa'da.
Çok güzeldi. Araba kiraladık, sokaklarında serserilik yaptık, iki kere yanlışlıkla tramvay yoluna girdik, dünyanın en güzel tiramisusunu yedik (Pompi adlı dükkan herkeslere tavsiyemdir) ,6 günde  şehir gezdik, turist olmanın , dilini kültürünü bilmediğin bir yerde olmanın tadını çıkardık, el ele, kol kola gezdik gezdik gezdik.
Ve döndük :(

7 Ekim 2013 Pazartesi

O Sole Mio

Büyük gün geldi çattı. Uzi ve ben hayalimizdeki yerlerden birine daha gidiyoruz. Çok sevdiğimiz arkadaşlarımızla süper ötesi bir planla İtalya'yı gezmeyi planlıyoruz.
Aslında ta yazın karar verdik gitmeye, çeşitli planlar yapıp en son bunda karar verince başladı araştırma süreci.
Nerelere gidilecek, ne yenilecek içilecek, araç kiralama servisleri, pratik ipuçları vs buldum. Buldum diyorum zira planlamayı bana bıraktılar (bana bıraak) . İşlemler vs geçip de en son rotamızı da belirledikten sonra iş beklemeye kaldı. Ve şimdi bekleyiş bitti.
Rotamız venedik-verona-garda-bologna-floransa-siena-roma-pisa ve napoli.
Turla gitmiş olmamıza rağmen turun nimetlerinden (biletti, oteldi) az yararlanıp kiraladığımız araçla gönlümüzce gezmeye karar verdik.
Heyecanlı ve mutluyuz.

5 Ekim 2013 Cumartesi

Bebekler her yerde

Aslında bizim aklımızda böyle bir şey yoktu. Yani tanıdığımız sevdiğimiz arkadaşlarımızın bazı çocuklarını sever ama bizim de olsun gibi fikirlere kapılmazdık. Zira biz çok gezen, kendi zevklerine düşkün çocuk odaklı bir çift olmadığımız için bunca zaman aklımıza getirmedik.
Ama ne vakit ki canım arkadaşım Şevinimin doğum vakti geldi ve ben İzmir'e gittim ve Peri doğdu o zaman bize ailece bir haller oldu.
                                                                                  
                                       


O minik sarı kafalı gamzeli bebeğe aşık olduk. Fotolarını birbirimize gösterdik, evimize gelince sevdik öptük kokladık ve Uzay dedi ki "abi ben kız çocuk istiyorum yaa". Evet biz de biliyoruz Peri de iki yaşından sonra manyak olacak ama yine de bu onu sevmemize mani olamazdı.
Sonra çok sevdiğim arkadaşlarımın hamilelik haberleri bir bir gelmeye başladı. Demek ki hayatımızın bu evresine gelmişiz. Demek ki biz de annelerimiz gibi oluyoruz. Önceden sadece hayalde tahmini olan şeyler başımıza gelmeye başlıyor.

Bu yıl gerçekten bebek yılı oldu diyebilirim. Çok sevdiğim arkadaşlarımın dostlarımın hemen hepsi ya hamile ya doğum yaptı ya eli kulağında haberini bekliyor. Her yerden bebek bombaları yağmaya başladı. Hatta hiç beklemediğimiz bir anda Ebru ikinci kez anne oldu.
Bu saatten sonra da ben Peri'yi, Cemre'yi , Toygar'ı ve son olarak da Irmak'ı (doğum sırasıyla yazdım bir de ) görünce evet dedim galiba doğa çağrısını yapıyor. Ellerini açmış geeel geel diyor.

Bir de şu da var. Şimdi geçenlerde yine Uzi ve ben bencil keyiflerimizi yaparken ( ben bilgisayarda dizi o ps'de oyun oynarken yani ) canımız sıkıldı. Dışarı mı çıksak dedik kesmedi, birilerine mi gitsek dedik kesmedi. Bu böyle bir süredir devam edince ulan dedik bizim sıkıntımız buna mı yoksa. Yani biyolojik ve hormonal olarak (ve duygusal bittabi) zamanı geldi mi yoksa?

Evet gerçekten ben hala aynı benim, geçen gün alışverişe gittim ve yine bir takım çocukları boğazlamak istedim ama sanırım zaten her çocuk sevmek için yaratılmamış. En azından herkesçe. Normal bir birey gibi davranın çocuklara diyorlar ya. Ben de normal birey gibi davranıyorum ve nasıl ki bazı insanlardan hoşlanmıyor itici buluyorsam bazı çocukları da dingil buluyorum ne yapayım. Evet kendi çocuğum olunca- olursa ben de onu hoşgöreceğim evet kolay bir şey değil çocuk büyütmek ve evet zor gelecek ama düşündük de ne zaman kolay gelecek ki. Yani sanki 5 yıl daha beklesek uykusuzluk çok mu kolay gelecek. Bari o beş yılda büyür çocuk .
Böyle böyle kafamıza girdi bebek fikri.

Girdi de daha benim sınavımın falan bir geçmesi lazım. Belki o zamana fikrim değişir. Bilemedim.
Üstelik de korkusu da var. Sağlıklı olacak mı falan diye.
Hayırlısı artık.

3 Ekim 2013 Perşembe

Evdeyim

Farkettiğiniz gibi sınavı kazanamadım. Kazansaydım vur patlasın çal oynasın dünya aleme duyururdum zaten. Ama o boş sınav kağıdıyla kazansaydım şaşardım zaten. Neyse. Ailece uzun düşünüp taşınmalarımız sonucunda (daha doğrusu ben uzun geceler boyu düşünüp taşındım Uzi ben ne karar versem destekliyordu) bu yıl bir işte çalışmayıp sadece sınava odaklanmam gerektiğine karra verdiğimiz için bu yıl evdeyim.
Öncelikle söyleyeyim hiç bir zaman disiplinli bir şekilde ders çalışamadım. Öğrenciyken en iyi geçen sınavlarıma hep müzik dinlerken bir şeyler yazarak, film falan izleyerek yani son derece ders çalışma kurallarına aykırı davranarak hazırlandım ve başarılı oldum. Lakin ki artık genç değilim ve zihnim bazı şeyleri öğrenmede zorlanıyor. (Tamam itiraf ediyorum işime gelen şeyleri pek güzel öğreniyorum ama "ders" kategorisindeki şeyleri öğrenemiyorum) O yüzden bu yıl kendimi şartladım. Program yapıp çalışacağım (Allahım yazarken bile inanmıyorum kendime ya ) .
Girdiğim bunalımlar şöyleydi;
-Bu yaşa geldim ve yeni mezun olan biriyle aynı çaresizlikteyim
- Hayatımızdaki her önemli planı ertelemek zorunda kaldık
-Yoksa öğretmenlik benim için doğru karar değil miydi başka ne iş yapabilirim ki ?
-Acaba bu kadar tırmalamayıp akışına mı bıraksam?
- Evde ne yapacağım ki ben?
-8-9 Yıllık öğretmenlik emeklerim boşa gitti

Böyleyken böyle olunca bir karar almak şart oldu. Kabaca bir plan yaptık. Bakalım,şu tatiller bayramlar geçince başlayacağım ders çalışmaya.
Bu arada evde zaman nasıl geçirilir bir anlatayım. Sabah yine erken kalkıyorum çünkü geç yatıp geç kalkmaya alışıp miskinleşmek istemiyorum. Kahvaltıdan önce Nensi köpekle geziyoruz, ardından kahvaltı ve tüüüüüüm gün film, kitap, dizi vs. şeklinde geçiyor. Akşam olunca alıyorum bilgisayarımı mutfağa, mis gibi yemekler hazırlarken takip ettiğim dizileri izliyorum ( modern family, the mentalist, the americans vs. ) , sonra Uzi geliyor yemek yiyoruz, sonra ya oyun oynuyoruz ya film izliyoruz böyle böyle gün bitiyor. Gün bana ne katıyor? Hiç. Evde kadınlar ne yapıyor allahaşkına. O kadar sıkıcı ki. Tamam arada dışarı arkadaşlarıma gidiyorum falan ama çoğunlukla evdeyim. Zaten yakın arkadaşlarımın neredeyse hepsi karşıda. Trafiğn olmadığı saatler diye bir şey de yok artık İstanbul'da. Geçenlerde Ebru'ya gittim ve dönüşte resmen mahsur kaldım. Her trafiğe çıktığımzda İstanbul'a olan nefretim büyüyor.
Ya her hafta pazara gidiyorum yoksa habire marketten sağlıksız şeyler alıp yiyoruz. Ha sanki pazardakiler ultra sağlıklı ama daha feriköy organik pazar kafasına gelememişim demek ki.
Evde olmak gerçekten çalışırken güzelmiş, çalışırken evde olmanın bir kıymeti varmış. Şimdi haftasonları bile diğer günlerden farksız.
Ay bu yılı salim kafayla atlatayım daha da bir şey istemiyorum.

1 Ekim 2013 Salı

Migroslarda kampanya var koşun



Efenim Migros bu yıl da hayvanları koruma haftası nedeniyle 1-7 ekim arasında pet ürünlerine yüzde elli indirim yapmış. Ben geçtiğimiz yıllarda da olduğu gibi mama stoklarımı yaptım. Migroslarda satılan mamalar Nensi'ye verdiğim mamalardan değil , ona daha çok kraker falan aldım. Ama sokak hayvanları için süper bir fırsat olduğunu düşündüğüm için erkenden koştum. Bence elinizi çabuk tutun, zira sabahın 11inde gittiğim marketteki son Goody kedi mamalarını ben satın aldım.
Aman diyim.