25 Eylül 2014 Perşembe

Ara yaramıyor

Fark ettim ki işleyen demir ışıldıyor. Evde çalışmıyorken içimden yazmak gelmezken şimdit tam günlük çalışmaya dönmüşken canım hep yazmak istiyor. Aslında yazmak değil gezmek istiyor. Sürekli seyahat bloglarında, bookingde skyscannerda cinlikler peşindeyim. Bu yılki seyahat planlarımızı güzelce gerçekleştirdik. Daha Aralık ayında Antep yapacağız ve seneyi gezerek bitireceğiz.
İnsanın dilediği gibi yaşamasının önündeki tek engel kendisi olabilir mi? Sürekli yeni planlar hedefler koya koya hayatı kaçırıyor olabilir miyiz? Hep garantici gitmeye çalışırken zaman geçip gidiyor ve bir daha geri gelmeyecek en kıymetli şeyi "zamanımızı" kaybediyoruz. Belki de büyük şehirde yaşamanın getirdiği bir şey bilemiyorum. Burada sürekli stres içinde kendimizi aldığımız şeylerle garantide hissederken küçük yerlerde köylerde yaşayanlar hiç böyle kaygıları olmadan stressizce yaşayıp gidiyorlar. En azından buradan manzara böyle görünüyor. Burada iş bulmak, işi sürdürmek, evin olması araba olması, çocuk sahibi olmak, o çocuğu doğuracak hastaneye bir ton para bayılmak, sonrasında okuluna bir ton para bayılmak bütün bunların hepsinin sende stres yaratması. Bir hayat kurup sürdürebilmek için çok çalışmak ve planlar yapmak gerekiyor.
Ya da ara sıra Uzi'yle konuştuğumuz gibi serkeşlik yapıp planı falan boşverip koyverip nasıl istiyorsak öyle yaşamak gibi bir seçeneğin de var. Plansız, ileriye dönük hiç bir yatırım yapmayarak saldım çayıra mevlam kayıra stayla.
Uzun süre sonraki ilk yazımın bu şehirde mutlu olmanın zorluğu ve ne kadar sevmeyişim sevemeyişim olması da ilginç oldu.
İnsanın kendine şunu sürekli hatırlatması gerekiyor: Hayat güzel bee