20 Kasım 2011 Pazar

Ayakkabılar


Geçen Uzi ile konuşurken aklıma geldi. Eskiden evlerin dış kapısına bebeğin ayakkabısı asılırdı hatırlayan var mı bilmem. Bizim evde de vardı. Sanırım Murat abimindi , emin değilim. Neden böyle bir adet vardı acaba merak ediyorum. Bu ayakkabı hadisesi ölünce de oluyor. Öleninkini kapı önüne koyuyorlar.
Siz öyle bir bebek ayakkabısı görünce ne hissediyordunuz bilmem ama ben o kişinin bir zamanlar çocuk olduğunu aklıma getiriyordum. Mesela bizim kapıda asılı olan artık yetişkin olmuş birine aitti ve ben onu hep yetişkin gördüm. Böyle olunca sanki o hiç çocuk ve bebek olmamış gibi gelirdi.
Acaba daha önce böyle bir film yapılmışmıdır bilmem ama benim aklıma hep şu gelir ; acaba nefret ettiğimiz birilerini bir zamanlar bebek olarak görsek ne düşünürdük. Örnek vereyim. Mesela Hitler'le ilgili bir film olsa. Biz onu bebekliğinden itibaren izlesek, annesinin ona sevgisini, oyunlar oynamasını, yürümeye başlamasını, konuşmaya çalışmasını, o sevimli hallerini, masumluğunu görsek ve daha sonra dönüştüğü kişiyi görsek onunla ilgili fikirlerimiz değişir mi.? Düşünsenize etrafımızdaki herkes bir zamanlar bebekti. Annesi ve babasının sevgisiyle çocukluk yaşamıştı. Masum tatlı bir hayata bakışı vardı.
Anneannemin evine gittiğimizde düşünmüştüm. O hayatını bu evde sürdürdü, ben onu tanıdığımda o zaten yaşlıydı. Oysa o da gençti, bebekti, çocuktu, güldü, ağladı, neşelendi. Bir hayatı oldu.
Ayakkabıdan nereye geldim ben de şaştım.
İyi pazarlar.

Hiç yorum yok: