30 Kasım 2009 Pazartesi

Bayramlık ağzım


Bayram ve yıllık iznimin geri kalanı da böylece bitti. Önümde yaza kadar çalışmakla geçirilecek aylar var. Yılbaşı tatili , 23 Nisan, 19 mayıs tatilleri dışında (evet o günleri tatil günleri diye ayrıca seviyorum ama o günler şöyle böyle demeye gerek yok, vatanseverliğimi o günlerle ölçmeyeceğim) tatil olmaksızın çalışacağım.
Kırmızı et sevmem de pek yemem de. O yediğim Burger King menülerinin tarlada yetişmediğini de gayet iyi biliyorum ama bu kurban meselesi kafamı karıştırıyor. İnsanlık oldu bitti zaten adaklar adamış , kurbanlar kesmiştir. Bu kurban ister yağmur tanrısına sunulan bakire olsun ister hindu tapınağındaki tavuk olsun insanlar Tanrı'nın kan istediğini, kurban istediğini düşünüp adamış kesmişlerdir . Ben Tanrı'nın yanlış anlaşıldığını düşünenlerdenim. Bence biz ölünce mahşer günü ne büyük bir yanlış anlamalar içine girip her şeyi nasıl batırdığımızı öğreneceğiz. Diğer insanların ne düşündüğü belli de benim Tanrım, öfkeli, kan isteyen, yakıcı, cezalandırıcı, açıktaki saçıma omuzuma bakan bir varlık değil. Lütfen biraz mantıklı olun. Tanrının sizin kurbanınıza, başörtünüze ihtiyacı yok. Bence her şey düzgün bir insan olmak için kurallandırılmış. Belirlenmiş. Ama insanlarımız Tanrı'nın kararlarıyla emirleriyle ilgili konuşmayı, bilmeden atıp tutmayı ve kralcılık yapmayı pek seviyor. En basitinden biri mutlu olduğunda "Ay Allah bozmasın" deriz. Bu ne şimdi, Allah senin mutluluğunu niye bozsun. Allah bozmaz sen bozarsın. Sanki Allah, Muzip Tanrı kitabındaki gibi insanların mutluluğundan hoşlanmayan bir varlıkmış gibi. Sonra biri kötü bişey söyler hemen "tövbe tövbe" der. Yahu tövbe tövbe deyince Tanrıyı mı kandırıyorsun arkadaş. Zaten senin içini, niyetini, ne demek istediğini senden daha iyi biliyor. Sonra bir laf daha : "Ay Allah günah yazmasın ama..." Oldu başka? Allah günah yazmak için insanların açıklarını aramıyor arkadaşlar. İbadetler dahil Allah'ın emirleri ve yasakları yine insanların tamamen ne yapacaklarını bilememelerinden doğmuştur bana göre. Kendi yaptıkları heykellere, güneşe, ineğe tapınıyorlar, Tanrı yol gösteriyor. İnsanlık bir yaratıcıya ibadet etmek istiyor Allah peygamber yollayıp bunun yolunu gösteriyor. Doğru ve düzgün bir insan olmamız için bize yol gösteriyor. Ve yine kullarını bildiği için cezaları da yasakları da koyuyor. Eğer Tanrı bize; "Ne yaparsanız yapın hepiniz ödüllendirileceksiniz" deseydi nasıl bir dünyada yaşardık sizce? Cehennem olduğu halde ve bunu bildiğimiz halde yaşananlara bir baksanıza. İçimizi temizlemeliyiz, kendimize karşı dürüst olmalıyız önce bence.
Şeytan icadı diye evine tv sokmayan, peygamberimiz böyle yaşıyordu diyerek yerlerde oturan yemek yiyen insanlar tanıyorum. Bir kadınla göz göze gelmemeye çalışan, eline dokunmayan kişiler de tanıyorum. İçimden diyorum ki; Ne kadar korkuyorsunuz günaha girmekten. Gerçekte demek inancınız ve iradeniz o kadar zayıf ki tv izleyerek yoldan çıkabiliyor, Tanrı'dan uzaklaşabiliyorsunuz.
Bu yemekteyiz nedir yahu. Yemek yeniyor herkes kraliyet ailesine mensup çatal sağda olmaz, tatlı kaşığı çatalı üstte olur ay yok kağıt peçete mi olur bilmem ne. Bir de fiks, "yemekten sonra size bir sürprizim var" lafı. Süpriz de çalgılı türkülü eğlence. Herkes ne bok olacağını biliyor ama sürpriz. Bizim yemek ve sofra kültürümüzde böyle bir şey mi var ben bilmiyorum? Bunca zaman evine gittiğim kaldığım arkadaşlarım ne tatlı çatalı kaşığımı üste koydu ne yemekten sonra "sürpriz" yaptı. Eğer normali buysa bileyim de arkadaşlarımla arama mesafe koyayım, baksana bunca zaman nasıl ağırlanmışım haberim yokmuş. Ben yanlış yapıyorsam eğer bundan sonra evime gelecek arkadaşlara önce değişik bir menü hazırlayacağım, sonra tatlı çatal ve kaşığının üstte durduğu ve ortasında çiçek olan bir masa hazırlayacağım, daha sonra da size bir sürprizim var diyerek yan oadada saatlerdir Nancy ile bekleyen saz ekibini çağırıp konuklarımı eğlendireceğim.

Bu da böyle biline.


foto

12 yorum:

joy dedi ki...

bundan sonra ben dusuncelerimi yazmayayım direk senin linkini vereyim diyorum masallah pu pu agzına sağlık

Robin Goodfellow dedi ki...

teşekkür ederim :)

lale kunt dedi ki...

bu nasıl bir yazıdır böyle ya? ara ara açıp okumak lazım. o kadar güzel yazmışsın ki, ne düşünüyosam söylemişsin.
bi ağzına sağlıkta benden :)

Robin Goodfellow dedi ki...

uyuz cadı: daha döktürecektim de doz aşımı olmasın dedim :D

Mimmi dedi ki...

kim bu kadar delirtti seni?
okudum güldüm okudum bir daha güldüm.. din iman inançla ilgili söylediklerine katılıyorum,katılıyorum katılmasına da birşeyi değiştiremiyorum, bu sene ilk defa kurban bayramında bir şey yapıyım dedim bağışta bulundum hedefi yaşatma olan, kurbanla tezat bir derneğe.. içim rahatladı, ilerde de diyorum melis idrake decek yaşa gelince kurban bayramlarında gayrı muslim ülkelere mi kaçsam da görmese hayvanların katledildiğini...
Bir de yemeğe gelmek istiyorum müsaitsen ama köpek mındardır, at onu öyle gelicem, süpriz olarak da nancy çalgı çalsın dışardan :)başka isteğim yoktur..

Robin Goodfellow dedi ki...

sheena: bir şey değişmez ne yazık ki, ama yetiştirdiğimiz çocuklarla zamanla kafaları değiştirebiliriz en azından inşallah. Allah korkusundan ziyade Allah sevgisi, insan sevgisi, hayvan ve çevre sevgisi olan bir insan olsun diye uğraşacağım ben şahsen.
Sen gel yemeğe de bak ne sürprizler yaparım sana :D

Adsız dedi ki...

ahahaha alemsin yaa.. Dinden girdin, yemekteyiz'e ne ara geldin? :))geçen haftamıydı önceki hafta mıydı bi cır cır öten adam vardı öldüresim geldi. saçmalığın da ötesine geçti artık bu program. ne zaman kaldıracaklar yayından merakla bekliyorum.

o şeytan icadı diye evine tv sokmayan insanlardan benim de etrafımda var. hatta bi keresinde pazarda meyve sebze alırken adamlarla konuşmak zorunda kalıyo diye ağlayan, üzülen bir bayan bile tanıyorum. o dünyalık iş boşver, canın sıkılıyosa kuran oku diyodu gelinine bi keresinde. evde sadece bir radyo, radyoda da nur Fm mi ne öyle bi frekans ayarlanmış. tüm gün dini muhabbetler, ilahiler dinleniyo.

heralde bi tek onlar biliyo doğruyu. ölünce anlarız en doğrusunu...

Robin Goodfellow dedi ki...

gülcan: hayır sanki birini seçmek zorundayız, ya kuran okuyacağız ya tv izleyeceğiz öyle mi. bir de akıl vermeseler keşke.

mermaid dedi ki...

tam ortada çiçek ya da mum:))) super tasarım ve acaip korkunç şıkırtılı masalar. birbirinin ağzına etmek sonra da hop hop göbekler.
puck sana ve bana, bizim gibilere anlaşılmaz gelio ama aslında bu tam kadın günü konsepti bi düşünsene, ışıltılı giyinmiş şişko teyzeler, bol dedikodu göbek atma falan:) izleyenler de onlar bence.
bir de ne güzel yazmışsın, "korkudan ziyade sevgi" diye.
işte öyle.

Robin Goodfellow dedi ki...

mermaid: ya deli oluyorum oluyorum ben de bakıyorum işte insan kendini alamıyor :)

ipex dedi ki...

azıcık geç oluyor ama yazmadan geçemeyeceğim, sanırım aynı tanrıya inanıyoruz! benimki de kurban istemiyor, başörtü istemiyor. sadece içimin temiz olmasını, düşüncelerimin iyi olmasını istiyor. çok güzel yazmış, çok güzel anlatmışsın :)

ps: damlonun blogunda yorumlarını görüyordum ama dün bir film izlerken altyazılar:puck-robin yazdı! aa nerden biliyorum bu ismi derken hatırladım. sen misin o puck?? :))

Robin Goodfellow dedi ki...

ipex: merhaba, Tanrı'nın bizim başörtümüze hatta ibadetimize de ihtiyacı yok aslında da her şeyde olduğu gibi bunu da insansılaştırdık insana özgü kötü özellikleri Tanrı'ya da mal ediyoruz.
O puck-robin ben değilim, blogu ilk açtığımda fark ettim ki divxplanet çevirmeni puck robin var ben de blog adını robin olarak değiştirdim ama yine de öyle zannediyorlar:)