7 Ocak 2010 Perşembe

Köşe yazarı ne iş yapar


Çok kıyak bir iş gerçekten. Köeş yazarları ne iş yapar acaba? Bizim yaptığımız blog yazarlığından yapılan iş olarak ne farkı var? Bir köşeciyle röportaj yapmak istiyorum. Herşeyi bedavaya getirdikleri doğru mu? Yap bir tatil, köşende de tatil köyünü yaz böylece bedavaya gelsin, git yeni açılan bir eğlence mekanına bedava takıl, köşende yazmak yeterli, bedava sinema, tiyatro ,konser, etkinlik biletleri, gazetenin karşıladığı yurtdışı gezileri. Herşey bedava mı arkadaş? Hayır çünkü dikkat ediyorum mesela , aynı gazetede bir sürü köşe yazarı aynı yerden bahsediyor o gün veya o hafta. Anlaşılıyor ki bir firma mağaza açılışı vb. sebeplerden dolayı çağırmış gazetecileri bedava yeme içmece yapmış, onlar da köşelerinde bahsediyorlar. Mesela "lifestyle" köşe yazarları. Gecede bir sürü mekan, etkinlik vs. geziyorlar yazıyorlar. Şimdi düşünüyorum da, şahane bir maaşınız yoksa her gece oralarda gezemezsiniz. Ama adamın işi o demek, gazete karşılıyor, sen de gidip eğlenip yazıyorsun. Mesela yeni bir film vizyona giriyor, o hafta bir sürü köşe yazarı galayı yazıyor, hem filmin reklamı yapılmış oluyor hem de adam bedava film izlemiş oluyor. Bu işin raconu bu sanırım ama bana biraz satılık bir işmiş gibi geldi. Karşılıklı al gülüm ver gülüm. En son Oray Eğin'in ( kendisinden tiksiniyorum ) yılbaşı partisine içki firmasının sponsor olması konuşuldu. Düşünsenize haksız bir kazanç değil mi bu Oray Eğin için. Gazeteci olmasaydı ve orda burda bundan bahsedilmeseydi içkisinin parasını kendisi ödeyecekti.
Mesela işi sadece köşe yazmak olan kişilerin bir iş günü nasıl geçer, Evden yazısını yazıp yollar mı? Gazete binasına gelir mi? Gelirse bütün gün ne iş yapar ki? İşi o günkü yazısını yazıp teslim etmek olan biri niye gelsin ki cehennemin dibindeki binaya? Bazı köşe yazarları vardır dinozor. Yıllarca köşesinde durur, siyaset yazar, ciddi ağır abi veya abla. Kimisi vardır fildişi kulesinden dünyayı eleştirir oturduğu yerden. Her boku eleştirir, eleştirmek için dünyaya gelmiş gibidir, bir de bir şeyin kıstası avrupadır amerikadır ona göre. Avrupa'da yok böyle veya Abd'de var bu uygulama bizde yok falan der.
Agresif köşe yazarı vardır mesela buna da en büyük örnek Fatih Altaylı'dır. Dün mü önceki gün mü ne köşesinde bedelli askerlik için mail atan okurlardan dert yanıyordu. Şöyle bir cümle kurmuş muhterem: okurları adam yerine koyup mail adresini açan köşe yazarları. Adam yerine mi? Sen kim oluyorsun ki? Bu cümleyi nasıl kurabiliyor ilginç doğrusu.
Dünyadan bi haber kokoş köşe yazarları vardır. Bütün işi gücü ne giyelim nereye gidelim, ne in ne out. Vazgeçemedikleri arasına Manolo Blahnik ayakkabıları vardır mesela. İnsan düşünüyor, vazgeçemediklerim arasında niye ayakkabılar olsun ki?
Yılmaz Özdil vardır mesela ayrı bir alem. Yazı stili aşağı yukarı şudur:
Bugün...
Dedim ki...
Chp...
Akp...
Tayyip...
Al dedi git dedi...
Böyle böyle 12-13 satır yazar bırakır. Az sözle çok şey anlatmaz bence, anlatacak çok sözü olduğunu zannetmiyorum. Bence kendini çok önemsiyor her dediği birer gülle gibi falan zannediyor herhalde.
Bir de böyle toplumdan kopuk yaşıyorlar sanki. Yazıyor adam köşesine, "thy first class hizmet berbat, böyle şey olamaz" başlıklı bir yazı. Neresinden tutsan elinde kalır.
Bence bu tür köşe yazarlığı çok güzel bir şey. Ben de olmak istiyorum. Köşemden atıp tutmak istiyorum. Evimden yazı yollamak istiyorum. Özel günlerde firmalardan hediye yağsın istiyorum. "Pazardan aldığım muzlar çürük çıktı pazarcılık ölmüş rezalet!" başlıklı yazılar yazmak istiyorum. Uçakta business class uçmak istiyorum, tatil yapıp gazeteye fatura etmek istiyorum,bedava etkinlik, konser ve filmlere gitmek istiyorum. Hatta bizzat davetiye istiyorum. Beğenmediğim filmle ilgili "Olmamış Yılmaz" başlıklı bir yazı döşenmek istiyorum ki samimiyetimiz ve bakın ben kimlerle arkadaşım görülsün istiyorum. Kitaplar daha piyasaya sürülmeden bana gelsin istiyorum, cdleri ilk ben dinlemek istiyorum. Otel açılışlarında bedava kalmak, spa da rahatlamak istiyorum.
Üç nokta ile biten yazılar yazmak istiyorum 14-15 satır yazsam yeter de artar nasılsa.




foto

24 yorum:

csyasoo dedi ki...

Senin yukarıda yazdığın yazıyı adam bir haftalık köşe yazılarının toplamında yazıyor.

Bi' şekilde popüler olmuşlar,bir şekilde oturmuşlar o koltuğa.

Ayrıca yazıda Oray Eğin'in adını görmem bile bir hoş olmama yetti :S

Unknown dedi ki...

yap valla karşı köşede de ben noktalayayım bari :))

Robin Goodfellow dedi ki...

csyasoo: evet bir şekilde popüler olmuşlar bence mesele bu :)

KelebekAtölyesi dedi ki...

Ne ve kim onları böyle yapıyor anlamıyorum.Ne şekilde ,ne için bu denli popüler olmuşlar.
Çok şahane bir yazı olmuş ,tebrik ederim ,bende ne zamandır düşünürüm bunları hep.
sevgiler

kırmızılı dedi ki...

evet evet ben de köşe yazarı olmak istiyorum aynı sen gibi :)

rahat yazar dedi ki...

Benim düşündüklerimi yazmışsın.

http://www.rahatyazar.com/2009/10/medyadaki-rahat-kose-yazarlar.html


Bende üstteki linkte yazarların ne kadar rahat olduklarını anlatmıştım. Aynen dediğin gibi bir yazar tanıyorum. Adam dünyayı geziyor. Uçak biletlerini vb. hep firmalar karşılıyormuş. Anlayacağın herşey bedavaya geliyor. Onlar o mevkiiye kolay gelmiyorlar biliyorum. Ye, iç, gez, eğlen sonra köşende yaz. Biz-blog yazarları arasında onlardan daha kabiliyetli olanlar vardır.

Uzay dedi ki...

Ellerine sağlık aşkım. Ben de aynı fikirdeyim. Fakat biraz da olsa hak veriyorum onlara.

Eğer 5 yıldır köşe yazarı olarak çalışıyorsa bir insan, 1825 yazı yazmış demektir. Kafayı yer :)
Sizler de ilk başlarda her gün blog yazıyordunuz bence. Sonra iki günde bire düşmüştür. Sonra haftada bir ;)

Hergün yazmak zorunda olmak çok kötü bence.

Ama yine de getirisi büyük olan bir meslek olduğu için daha fazla uğraşılıp güzel şeyler çıkartılmalı!

Robin Goodfellow dedi ki...

rahatyazar: ben de onların aksine bu mevkiye kolay geldiklerini düşünüyüroum, bir de arada yazıyrlar ya şu küsür yıldır gazeteciyim diye, köşe yazarlığı gazetecilik midir o ayrı mesele bence. en azındna bu tür köşe yazarlığı.

uzay: teşekkürler sevgilim :) ben pek de hak veremiyorum çünkü bana da o imkanları sağlasalar ben de her gün yazarım, ne kadar ekmek o kadar köfte :D

Nihan dedi ki...

Ayşegülcüüüm,çok güzel yazmışsın, ben bu bedavalardan yararlanma işine bizzat tanık oldum.Eşim,büyük bir otomobil firmasının marka pazarlamasındaydı bir kaç ay evveline kadar yurt içi-dışı yaptığı tüm organizasyonlarda basına öyle güzel geziler, kokteyller ve otel konaklamaları ayarlıyorlardı ki, sorma, resmen kıskanıp "bende basın"olucaaam diye kıskançlık yapıyordum.Ama gerçekten çok okuyan,çok biriktiren ve aslında kısıtlanmasalar bir lafıyla halkı sokaklara dökecek yazarlarımızda var.ve onların önünde saygıyla eğiliyorum.Bazen de abidik gubudik şeyler okumaya da ihtiyaç duyuyor insan, onlar da olsun, hatta lifestylecılar da olsun.Hayatın renkleri işte!
Bende mesela bazen çok gaza gelip siyasi bişiler yazıyorum, sonra hemen siliyorum,korku sindirdi ne yalan söyliyim.
Çok konuştum, gidiyorum, hadi gel artık Robin'im =)

Robin Goodfellow dedi ki...

niyan:yahu tabi ki onlar da var,mesela bekir coşkun mesela doğan hızlan,ama değinmek istediğim şey eften püften şeylerin de olması gerektiği değil bedavacılık ve kalemin biraz da satılık olması.
öperim.

Nihan dedi ki...

Kesinlikle katılıyorum ama o insanlar hayatın her köşesindeler ve en büyük örnekleri, bu tarz gazetecilerden sonra bence doktorlar! Bu kadar bedavacı insanlar tanımamıştım doğrusu =)

rahat yazar dedi ki...

evet tepeden inme torpilli tipler var tabi. onları okudukça sinirleniyorum:)

tosbagalar dedi ki...

Bazı blogları okurken -biride sensin- yazım dilinize hayran kalıyorum. Çünkü aynı konu hakkında ben yazacak bieşeyler bulamaken bu arkadaşlar bir edebiyatçı edasıyla yazıyorlar. Evet çok imreniyorum. Bu insanlar sadece bloglarıyla sınırlı iken o bahsettiğiniz gazetecilerin köşe yazarı olması cidden düşündürücü

Robin Goodfellow dedi ki...

niyan: evet yahu, kuzenim ilaç mümessiliği yapıyordu bir ara ve bana demişti ki "doktorların sağlıkla işi kalmamış hepsi satılık"
tabi ki de benim teyzem de doktor olduğundan dolayı hepsi öyle değil biliyorum ki hepsi tanımı çok acımasızca olur.

rahat yazar: evet ben de sinirleniyorum çünkü türkçeleri bozuk, yazdıkları konular ilkokul düzeyinde vs.

tosbagalar: öncelikle teşekkür ederim.
ben bazen öyle blog yazıları okuyorum ki ağzım açık kalıyor , kelimelerle resmen oynuyorlar, çoğu kez keşke ben de öyle yazabilsem diyorum ve o köşecilerden daha çok bir gazetede daha çok insana ulaşmayı hak ettiklerini düşünüyorum.

Jack dedi ki...

ya şuna ne demeli?
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/13423414.asp?gid=229

Robin Goodfellow dedi ki...

jack: :S şaştım kaldım :S

Damlo dedi ki...

la valla düşündümdü ben de.

mermaid dedi ki...

bu yazıya bayıldım.

buzlubadem dedi ki...

okurken çok hakverdiğim yerler oldu. ellerine sağlık ama her cuma gecesi sabaha kadar çalışıp cumatesi günü tekrar işe giden bir muhabir olarak biraz da haksızlık ettiğini düşünmüyor değilim. bazıları gerçekten çok şanslı çalışmakla filan olmuyor yani. hele bir kadın var günlük yazıyor resmen gazeteye ama bir numara diyor herkes ona. yani baktığında hayatın her yerinde olan dengesizlik bu sektörde çok göze batıyor çünkü her gün okuyor ve çıldırıyoruz.

Robin Goodfellow dedi ki...

buzluelif: zaten lafım tam da onlara, yani düşünsene geçen gün ayşe özyılmazel radyo porgramındaydı, sordular sabahları kaçta kalkyorsun diye "mm 9 buçuk falan gibi" dedi. düşündüm o gazetede çalışan ondan daha parlak dimağlar sabahın köründe kalkıp gazeteye geliyorlar ve eşşekler gibi saatlerce çalışıyorlar ama akıl fukarası cümleler kuran bu kadın hak etmediği bir köşede her gün yazıyor. başkalarını eze eze köşeci olanları da sayarsak ohooo.

Unknown dedi ki...

Bir gazetede bir köşe yazısı okurken o yazarın stili üslubu ne olursa olsun, gazetenin genel yayın ve politikasına uygun bir dil ve tavır takınmak zorunda kalırken “blog’çular” hiç bir tabu yasak dinlemeden düşüncelerini “çatır çatır” kelimelere dökebiliyorlar ve büyük kitlelerin üzerinde etkilerinin olduğunu görebiliyorsunuz.

İnsanların okuma alışkanlıklarının yüksek olduğu ülkelerde kitap okumak kadar her sabah gazetelerini açıp okurken takip ettikleri blogların yazarlarının yorumlarını da incelediklerini biliyoruz.



Yani bloglar sayesinde halk ilk defa bu kadar farklı kaynaktan ve yapılan yorumlarla zenginleşen yazılar ile haberleri olayları öğrenebilme fırsatını yakalıyor.

O yüzden bence bir blog'ta yayımlanan yazıyla gaztede yayımlanan bir yazı arasındaki en büyük fark okuyucularında yorumlarıyla zenginleşen içerik. Bu sayede bir kişinin fikri yerine yüzlerce kişinin fikrine ulaşmak daha kolay oluyor.

Burada ayrıldığım diğer bir konuda kazanç blog şuan türkiyede pek yaygın olmasada ileride gazetelerin yerini alıcağı kesin bu trendlerde genellikle ABD'yi takip ettiğimiz için örnek verecek olursak ilk başlarda blogger alt yapısını kullanan Boing Boing word pres kullanan Tech Crunch yazarlarının aylık geliride ortalama 25.000 dolar herbirinde 20 ye yakın yazar olduğunu var sayarsak bu iyi bir paraya tekabül ediyor.

Robin Goodfellow dedi ki...

tayfun: yorum konusunda daha bir çok fırın ekmek yememiz gerektiğini düşünüyorum, zira gazetelerin internet sitelerindeki yorumlar ilköğretim düzeyinde, bırakın düzeyli tartışmayı birbirlerine laf atanlar mı derisniz küfür edenler mi. aynı şey bizim bloglar için de geçerli, kendi fikirlerini düzeyli bir şekilde savunamayacak veya benim yazdığımı farklı bakış açısıyla değerlendirecek yetiden yoksun adsızlar var.
blogdan para kazanma konusunda da hala google adsense reklamları ile göz yoran antipati uyandıran durumdayız. gerçi tıpkı köşe yazarları gibi bazı markalardan bahsederek o markaların ürünlerinden bedava alanlar veya bundan para kazananlar yok değil ama sanki o tarafsızlığa biraz ket vuruyor gibi.

Adsız dedi ki...

Çok haklı ve güzel örneklemeli bir tespit. Ülkemizde köşe yazarlığının adının köşeciliğe çıkması boşuna değil. Köşe yazarlarının tek ortak özelliği söz konusu köşeleri yapmış olmak. Başka hiçbir vasıfları yok.

Yorumhane dedi ki...

Haber sitelerine yazı göndermek veya yzar olmak isteyenlere tavsiyeler; http://www.yorumhane.org/2012/05/haber-sitelerinde-yazar-olabilmek-r.html