8 Eylül 2011 Perşembe

Domates


Şimdi bizim marketten alıp yediğimiz şey domatesse, bu bahçeden kopup gelmiş şey de ne?
Hangisi domates ?
Yediğimiz şeylerin tadı tuzunun olmamasına alıştık ta sebzelerin meyvelerin kusursuz görüntülerine de alışmışız ki bugün bu avucumdan taşan domatesin bu şekilde olanını bahçeli evde büyüyen ben bile görmemiştim.
Gerçekten bu şehirde bir şehir insanı olarak ölmek istemiyorum.

4 yorum:

Leah dedi ki...

Çok güzel domates bu.
Sulu domates.
İçi kıpkırmızı domates.

Ya ben Aydın'da doğdum büyüdüm, üniversiteye gitmeden önce nefret ederdim buradan, İstanbul'a bi geldim abi yok böyle bir şey ya. Ne sebzelerinin tadı tuzu var ne meyvelerinin. Kurban olurum ben memleketime ya. cennette yaşıyormuşum meğerse.

Yine de çok seviyorum istanbul'u ama gerçekten her şeyin fakei orda. Adana kebabından tut, incirine kadar.

Robin Goodfellow dedi ki...

leah: bir de öyle etli ki 2 günde 2 salata yaptık kendisiyle, sadece 1 tane gelmiş olması ne kötü :( kim bilir bu domatesle nasıl yemek yapılır.

aysencifci dedi ki...

Ahh be Robin! Çok haklısın, biz burda yaşamıyoruz. Nancy'yi salacaksın çayıra, sen toplayacaksın bahçeden ot, sebze... Hayat bu be!

Adsız dedi ki...

evet bahçe domatesi, tarla domatesi, hatta pembe domates böyle mükemmel yuvarlaklıkta falan değildir. bildiğin biçimsiz, yarılmış, abuk sabuk boğumludur. pembe domatesin meraklıları vardır azıcık gelir kasalarla alır götürür meraklısı. ondan bir defa yiyen bir daha ebediyyen market domatesi yemez. biz de işte yazdan yaza Egeye gittikçe kavuşuyoruz sebzenin hasına. bagaj gıda dolu geliyor, başka hiçbişey değil. (şimdi millet uyandı eşşek gibi olanları hormonlu diye almıyor ya, bu üreticiler cinliği yaptı minik minik salatalıkları badem diye alıyorsun o da hormonlu çıkıyor!! ne diyeyim ben bu adamlara, ne diyeyim..)