8 Ocak 2009 Perşembe

Hükümsüz yazı


Yine sürprizli yerlerini gösteriyor bana hayat bu ara.
Minik minik bir sürü mutlu edici şey oluyor hayatımda. Bir de uzun zaman önce yaptığım seçimlerin insanları nasıl etkilediğini görünce şaşırıyorum. Ne kadar bağlıyız birbirimize aslında. Ya da o seçimleri biz mi yaptık bilemiyorum, çünkü ne planlarsam da her şey kendi akışına göre yolunu buluyor ve beni bir kere daha şaşırtıyor. Boşuna plan yapıyor gibi hissediyorum kendimi bazen.
"Tanrı'yı güldürmek isterseniz O'na planlarınızdan bahsedin" demiş ya Woody Allen o hesap işte.
Bir güç dalga geçer gibi düzenleyiveriyor her şeyi.
Bugün de her zamanki gibiydi. Boş derslerim oldu, dinlenme vakti buldum. Bu iş sayesinde ön yargılarımdan kurtuluyorum sanırım. O kadar çeşitli insanla çalışıyorum ki artık hayret etmiyorum. Okuma-yazma bilmeyen velilerim, daha nişanlısının elini tutmamış ve bunu haram gören iş arkadaşım, kocasından dayak yiyen, aldatılan başka arkadaşlarım, acı biberin yıkanınca acısının gittiğini düşünüp ısrarla bize acı biberli salatalar yapan aşçımız, kendisine sürekli kızların asıldığını iddia eden ve sık sık kendini müdür zanneden kafasına göre öğrenci alan-almayan şoförümüz, maaşlarımızın ödeneceği gün konusunda asla kendini mecbur hissetmeyen kasmayan patronumuz, çocuğu odamın camının önünde pantolonunu indirdiğinde bana üzüntülerini özürlerini bildirmek için okula gelen, daha sonra da ilerleyen günlerde "benim çocuğumun bir şeyi yok oradaki çocuklardan etkilenmiştir" diyen veliler, çocukların özürünün ağırlığı yüzünden bizim evine gittiğimiz, masa olmadığı için yer sofrasında ders yaptığımız, hatta mahçup olup bize evinde yaptığı ekmeğini, memleketten getirdiği cevizlerini ikram eden aileler, veli toplantısında bana dua eden beni ağlatan aileler, çocuğunu mecburiyetten ayağında çorap olmadan incecik hırkayla kahvaltı bile ettiremeden yollayan aileler, yoğun şiveden ne konuştuğunu çözemediğimiz başka aileler, dersin ortasında kapının açılıp içeri avazı çıktığı kadar bağıran ellerini sallayarak peşinde öğretmeniyle koşan ve aynı hızla çıkan bir öğrenci, akşamları yolda görürsem sohbet ettiğim fiziksel engelli adam, köpeğimi parkta gezdirirken rastladığım, köpeğimi seven, bana aklınca sahip çıkan, eve kadar benimle gelen "serseri" çocuklar, inanılmaz ayıp fıkralar anlatan ve bize her öğlen arasında cinsel eğitim dersleri veren emekli 60 lık kadın öğretmenimiz, bugün dışarda hızla volta atıp telefonda heyecanlı heyecanlı konuşurken camdan tık tık yapıp bana gelmemi işaret edip "eyvah fırça mı atacak " diye yanına gittiğimde "bir genç eğer böyle ileri geri heyecanlı heyecanlı yürüyüp telefonda konuşuyorsa mutlaka özel birisi vardır" diye muzur muzur gülen, beni utandıran müdürümüz, 7/24 depresif ruh haliyle takılan canım arkadaşlarım her gün karşılaştığım insanlar...
Yargılamaya, etiket vurmaya, eleştirmeye kalksam ağırlığında ezilirim. Oysa çok basit; nişanlısının elini tutmak haram mı? Hadi canım yobaz. Dayak mı yiyor kocasından? Enayi ayrılsın o zaman. Bu devirde nasıl okuma-yazma bilinmez hiç mi utanmıyor peh peh. Elin serseri çocukları parklarda her yerde anneleri doğurup doğurup sokağa atıyor. Bu kadın işten çıkartılmalı yemekleri berbat. Şoförse şoförlüğünü bilsin görevi neyse onu yapsın. Sokaktaki adamla ne konuşurum bilmem elin adamı geç git işte ne selam veriyorsun. Of yer sofrasında ders mi yapılır, yiyemem ben burada bir şey pistir. Bu ne böyle çocukların ayağında çorap yok, fosur fosur sigara içeceğine gitsin çocuğuna çorap alsın. Pantolonunu indirmiş çocuk demek, o da terbiye versin çocuğuna,burada ağlayan bendim sanki...
Bu böyle devam eder işte. Ne kadar negatif ne kadar utanç verici. Eminim bazıları için evet ya haklı ne yapalım yani falan diyen çıkacaktır. Öyle değilmiş işte. Öyle olmuyor işte. O zaman çok yorulursunuz,yıpranırsınız,negatif biri olursunuz. O böyle diye kabul edeceksiniz ve ona göre davranacaksınız. Tanıdığımız insanlara bir kimlik yükleyip ona göre davranmamız, sonra da olmayınca huysuzlanmamız doğru mu?
"Kimseyle uğraşamam " diyoruz ama aslında miniciğiz evrende,yalnızız,bizimle kim uğraşsın. Ya da neden "uğraşmak" oldu ki bu durumlar.
Biz her öğlen, genellikle benim odamda öğretmen arkadaşlar çayımızı kahvemizi alıp yemekten sonra bir araya gelip şahane sohbetler, beyin fırtınaları yapıyoruz. Konu bulmakta hiç sıkılmıyoruz ve aslında o kadar farklıyız ki birbirimizden... Onlar benim evlilikle, sevgililikle ilgili fikirlerimi çok radikal buluyorlar belki, ben de amcanın-teyzenin-dayının oğlu-kızı ile evlenmeyi çok normal bulan arkadaşıma gözlerim yuvalarından fırlamış bir halde bakmış olabilirim ama onu yargılayamam. Ben kim oluyorum ki yargılayayım.
Evet kolay olmuyor. Ama gerçekten çabalıyorum. Gözlerim yuvalarından fırlıyor ama susuyorum,kötü düşünceleri de zihnimin ötelerine kovalıyorum.
Bizim işyerinde başarabildiğimizi çok az kişi başarabilir herhalde.

Efendim bu çalan şarkıyı kaptanımdan aldım geçen gün.O zamandan beridir de sürekli dinliyorum,bayılıyorum. Beni bir sürü şarkıyla tanıştırdı çok memnunum:)

16 yorum:

Damlo dedi ki...

herkes senin bu yaptığını yapabilseydi -hoşgörerek anlaşma- savaşlar çıkmazdı emin ol.
takdire şayansın çıtır hocam.

Robin Goodfellow dedi ki...

eğreltimotum: ben de arada kendimi yargılarken buluyorum ne yazık ki ama yazdığım gibi çalışıyorum üstünde:)

RoNaLDiNHo dedi ki...

Bu yaptıkların çok güzel özellikle ön yargılardan kurtulmana çok sewindim. Bi çok şey değişecek ön yarğılar sayesinde.. Yalnız kaldığında kendi adalet masanı kurup kendini yargılacaksın çok işe yarıyor...Tavsiye

A.Ş.K dedi ki...

çooook güzel özetlemişsin hayatı bence..herhangi bir kişi hakkında önyargılı olmamak için onu gerçekten iyi tanımak, hayatında düşüncelerine etki eden kilit noktaları anlayabilmek gerekir.. paylaşmadığı sürece yada tanımak anlamak için çaba sarfetmediğimiz sürece, bu dünyada kendimizden başka kimseyi düşünmeyip bencillik yaptığımız sürece, elimizde sadece önyargı olur.. ama şuda varki daha önceki yazılarımdan birinde de yazmıştım kötü insan yoktur kötülük sadece bir seçimdir...bu arada şarkıya bayıldımmm..mutlu haftasonları..

Ful yaprakları dedi ki...

güzel bir iç çatışma olmuş:)
hoşuma gitti yazdıklaırn yine bir çırpıda okuyuverdim:)
bu arada sayfana o müziği nasıl eklediğini öğrenebilir miyim?
Ben de yazılarımı hayatıum olan müzikle süslemek istiyorum ama bilmiyorum nasıl olacak:)
yardımlarını bekliyorum, cevabını buradan okurum,
sevgiler!

Ful yaprakları dedi ki...

bu arada seni iyi anlıyorum, benim de işim eğitim kurumlarında ve hala da çalışıyorum ;)

Güllerevurgunum dedi ki...

özendim ortamınıza doğrusu. başarması çok zor birşey...değerini bilmek ve bol bol reklamını yapmak lazım.

demek ki olabiliyormuş :)

Noni dedi ki...

Başkalarını yargılamak her zaman en kolayı oluyor sanırım...
Ne güzel sen herkese önyargısız şekilde yaklaşabiliyorsun, belki de yaptığın iş seni daha sabırlı ve hoşgörülü yaptı, hep böyle kal Puck evrenin senin gibi insanlara ihtiyacı var!!!

Primarima dedi ki...

Okurken yoruldum valla bıdı bıdı bıdı tam beyin fırtınası olmuşsun yine.Çok ilginç insanlar var çevrende gerçekden.Özelikle acı bibere takıldım, acısı yıkanınca geçiyormuymuş? cidden böyle düşünüyormu?Yoksa acı biberleri size kakalamakdan başka çaresi yokda o yüzden geçdi diyip diyip yemeklerekatıyor salatalara koyuyor...hani benim kayınvalide misali bakdıkı biberler acı..."ye,ye çok iyidir mideye çok iyi gelir."Yahu acı biberin mideye iyi geldiği nerde görülmüşdür söylermisin?

Robin Goodfellow dedi ki...

ronaldinho:o yargılamalarım umarım insaflı ve olumlu olur bu konuda aşarım kendimi :)
gofrett:teşekkür ederim:) evet önyargılı olduğumuz sürece yalnızlığa mahkumuz bence.
ful yaprakları: o zaman eğitim kurumlarında bile bazen çok stres altında çalıştığımızı bilirsindir :)
bloguna göz attım da tekrar müzik işini halletmişsin bile :)
güllerevurgunum:evet olabiliyormuş gerçekten ben de burada çalışıncaya kadar bilmiyordum bu kadar farklı insanın anlaşabileceğini.
mutluyum iş yerimdeki ortamımızdan gerçekten de.
noni:teşekkürler güzel sözlerin için noniciğim,sanırım yaptığım iş benim böyle görmemi sağladı.iyi ki de bu işi seçmişim kişisel gelişimime çok katkı sağladı.
ebruu:valla da billa da öyle düşünüyor.özellikle acı bier alıyor her seferinde söylüyoruz anlamıyor,ben yıkıyorum geçiyor diyor :D
çok uğraştık ama düzelmiyor :D

Primarima dedi ki...

kIZIM BU KADIN YEMİYORMU YAPDIĞI ŞEYLERDEN PEKİ?NE SAÇMALIK YAA, EE ACI YİYEMEYEN NOLCAK?gELDE CEVAP VERME ŞİMDİ AMA YOK YOK BAŞLAMIYACAĞIM ,SEN YARGILAMAMAKDAN BAHSEDERKEN, ŞİMDİ BENİM BURDA HABİRE ACI BİBER VE KADIN MEVZUSU YAPMAM OLMAYACAK:)

Adsız dedi ki...

hep derim senin işin çok önemli çok ilginç durumlar yaşıyosun ve öğrencilerinin herbiri başlıbaşına bi olay gigbi geliyor bana. ama sırf öğrencilerin işin değil iş arkadaşların, servis şöförünüz, aşçınız herbiri bi alemmiş. ben bu aşçıya çok güldüm. yıkayınca geçiyo acısı demek. ben acıyı çok severim biberleri hiç yıkamiyim bi daha o zaman ehuehuehue

Robin Goodfellow dedi ki...

ebru: ya o bir şey değil acı biberleri ayıklıyorum salatadan da yemekleri de kötü ama kadının 3 oğlu var kocası ölmüş evi kira,ne yapacaksın çok dillendirsen işinden olur ne olur kadının hali? susuyorum işte ben de.boşver diyorum çıkartıyorum acıları.
gülcan:valla öyle hiç durağan monoton bir iş değil.yalnız bierleri sıcak suyla yıkayacaksın he soğuk suyla gitmiyormuş :)

Robin Goodfellow dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
SeRiOuuS dedi ki...

Kendi penceremizden bir çok insanın camına taş atıyoruz malesef hayatımız bu şekilde geçiyor oysa herkesi olduğu gibi kabullenmek ne kadar buyuk bir erdem, bu şekilde yaşayabiliyorsan ne mutlu sana..
sanırım öğretmensin, ne mutlu ki öğrencilerini olduğu gibi görebilen öğretmenleri var..

Robin Goodfellow dedi ki...

serious:çok teşekkür ederim bloga hoşgeldin :)